Tüm dünyayı bir yılı aşkın süredir etkisi altına alınan Covid-19 pandemisinde virüsün varyantları en çok konuşulan konular arasında yer alıyor. Yeni oluşan varyantların tehlikeli özelliklerini daha da etkili hale getirdiklerini belirten uzmanlar, bu nedenle hücreleri daha hızlı enfekte ettiklerine dikkat çekiyor. Uzmanlar, yapılan çalışmaların tüm varyantların orijinal SARS-CoV-2’den türediğini ve haliyle ortak bölgelerinin bulunma ihtimalinin yüksek olduğunu vurguluyor. Uzmanlara göre etkisi azalan varyantlar da oluşuyor. Bu varyantların çoğalması, aşılama çalışmalarının hız kazanması ve insanların daha dikkatli olarak virüsü konak hücresiz bırakması ile bu virüsten kurtulmamızın mümkün olabileceğini kaydediyor.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Korkut Ulucan, bir yıldan fazla bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün varyantlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
2019 yılı sonu itibarıyla Çin’in Wuhan kentinde başlayan yüzyılın pandemisinin kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldığını belirten Prof. Dr. Korkut Ulucan, “Pandemi dünyanın kurallarını tamamen değiştirdi. Pandemi yeni varyant haberleri ve bir anda artan ölüm sayıları ile yine gündemimizden düşmüyor. Nedir bu varyantlar ve nasıl bu kadar tehlikeli oluyorlar soruları gündemden düşmüyor.” dedi.
Genetik çalışmalarla virüs analiz edildi…
Hastalığın sebebinin virüs olduğu belirlendikten sonra moleküler biyoloji alanındaki bilgiler ve gelinen noktanın bir sonucu olarak günler içinde virüsün genetik yapısını bilim insanlarının analiz etmeyi başardığını kaydeden Prof. Dr. Korkut Ulucan, “Böylece virüsün genetik yapısı hakkında birçok bilgiye sahip olduk. Hangi bölgelerinde hangi bilgiler saklı, hücreye girişte ve hücre içindeki metabolizması ve bu metabolizmaları yöneten genetik yapının içeriği hakkında çok önemli bilgilere sahip olduk. Bu bilgiler aslında bilim insanlarına hem hastalığın tedavisi için hem de aşı çalışmaları için çok önemli bilgiler sundu. Bu sayede de aşı çalışmaları hız kazandı.” diyerek bilimsel gelişmelerin öneminden bahsetti.
Virüsler konak hücrede kendilerini çoğaltıyor…
Prof. Dr. Korkut Ulucan, virüsün çok fazla varyant oluşturması ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
“Virüsler zorunlu hücre içi paraziti olarak da nitelendirilmektedirler. Yani kendilerini ancak başka bir hücre içinde aktive ederler. Konak hücreye girdikten sonra ya kendi genomlarını konak hücre genomunun içine entegre ederler veya kendilerini hızla çoğaltarak konak hücreyi öldürerek diğer hücreleri enfekte etme eğilimindedirler.
Yeni oluşan varyantlar daha etkili oluyorlar
Hızlı çoğalma sırasında da genomlarını sentez ederken bazen hatalar yaparlar. Bu hatalar da virüslere ya yeni bir özellik kazandırır ya olan bir özelliğin etkisini artırır veya olan bir özeliğin etkisinin kaybolmasına neden olurlar. İşte yeni oluşan varyantlar bizim için tehlike oluşturduklarında olan özelliklerini daha da etkili hale getiriyorlar, hücreleri daha hızlı enfekte ediyorlar.”
Bu varyantların bu özelliklerinden dolayı çok hızlı çoğaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Korkut Ulucan, “Belirli zaman içinde de belirli bir bölgede baskın varyant oluyorlar ve enfeksiyon hızını ve riskini de artırıyorlar. Bu yüzden oluşan varyantların karakterizasyonu çok önemli. Virüsler ne kadar çok konak hücreye girerse o kadar değişime açık olurlar ve bizler için o kadar tehlikeli boyutlara ulaşırlar” diyerek varyantların tehlikesine dikkat çekti.
Ölüm sayılarının artması oluşan varyantlar ile orantılı
Prof. Dr. Korkut Ulucan, ölüm sayılarının artması ile ilgili olarak da şunları söyledi:
“Virüsler ne kadar kolay hücrelere girerse o kadar sayısal çoğunluğa ulaşırlar ve özellikle hassas bireylerde istenmeyen sonuçlara neden olabilirler. Yani bir virüsün hücre içine kolay girebilmesi, oluşan yeni varyantlar ile daha çok bireyi enfekte etmesi ve dolayısıyla virüse karşı direnç gösteremeyen bireylerde daha ciddi zarar vermesi anlamına da gelebilmektedir. O yüzden yeni varyantların enfeksiyon riskinin yüksek ama ölüm oranlarının düşük olması hipotezi her zaman doğru değildir. Burada enfekte olan bireylerin genetik yapıları ve immün sistemlerinin güçleri de önemlidir. Yani konak hücrenin ve enfekte olan bireylerin virüse karşı gösterdikleri direnç, bu direncin altında yatan biyolojik ve genetik yapı çok önemlidir.”
Prof. Dr. Korkut Ulucan, ölüm oranlarının sadece virüse bağlı olmadığını, bireyin genetik ve biyolojik yapısı ile bağlantılı olduğunu da kaydetti.
Yeni oluşan ve oluşabilecek varyantların füzyon olma ihtimali de var
Virüsün ne kadar çok enfekte ederse o kadar değişime davetiye çıkardığını belirten Prof. Dr. Korkut Ulucan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bizim şu anda tahmin ettiğimiz virüsün kendi genomunu kopyalarken ortaya çıkabilen hatalar ve bu hatalardan oluşan ya yeni özellik kazanma veya bir özelliği güçlendiren varyasyonlar. Biz ilk başlarda influenza ile karşılaştırdık, özellikle influenzada gözlemlediğimiz farklı varyantların bir hücrede birleşip yeni ve tehlikeli bir varyant oluşturabilir mi diye düşündük. Şuan ki bilgilerimiz bu yönde değil ama şimdilik. Ancak örneğin şimdilerde bizleri korkutan Hindistan virüsünde önceki varyantların ortak noktalarının olması, bizleri böyle düşünmeye itti. Ancak zaten eldeki bilgilerimiz, orijinal SARS-CoV-2’den tüm varyantların türediği ve haliyle ortak bölgelerinin bulunma ihtimalinin yüksek olduğu. Ama zaman içinde acaba farklı varyantlar bir hücreyi enfekte edip hücre içinde yeni gen kombinasyonları oluşturuyor mu diye daha net anlayabileceğiz. Bunu iddia etmek için henüz erken. Ancak unutulmamalıdır ki nasıl yeni varyantlar virüste daha şiddetli özellikler gösteriyorsa olan özelliği kaybeden varyantlar da oluşuyor ve belki de bu varyantların çoğalması, aşılama çalışmalarının hız kazanması ve bizlerin daha dikkatli olarak virüsü konak hücresiz bırakması ile belki de bu virüsten kurtulabileceğiz. Bu yüzden sıfır vaka olana dek elden geldiğinde mesafe, maske, havalandırma ve hijyen dörtlüsüne dikkat etmeye devam edilmelidir.”
Yorum Yazın