Türkiye'nin ilk sürdürülebilir takı markası Runda Jewelry, faaliyetlere başladı. İnce el işçiliğiyle üretilen takıların yapımında, ham maddesinden ambalaj materyallerine kadar tüm detaylar, yüzde 100 geri dönüştürülmüş ve toprakta çözünebilir malzemeler kullanılıyor.
Türkiye'nin ilk sürdürülebilir takı markası Runda Jewelry, faaliyetlere başladı. İnce el işçiliğiyle üretilen takıların yapımında, ham maddesinden ambalaj materyallerine kadar tüm detaylar, yüzde 100 geri dönüştürülmüş ve toprakta çözünebilir malzemeler kullanılıyor.
İki girişimci Türkiye'de daha önce yapılmamışı yaptı ve önemli bir projeyi hayata geçirdi. Runda Jewelry adıyla kurdukları bu mücevher ve takı markası, doğayı el işçiliğiyle buluşturuyor. Runda'nın tasarımlarında ve üretim süreçlerinde doğanın döngüsünden ilham alınıyor. Bu nedenle her parça, ham maddesinden ambalaj materyallerine kadar yüzde 100 geri dönüştürülmüş ve toprakta çözünebilir malzemeler kullanılarak sunuluyor. Dahası, Runda'dan alınan her ürün, tasarımının ilhamını temsil eden bir tohum kartıyla birlikte geliyor.
Doğadan gelen doğaya dönüyor
Koleksiyonların trend, nostaljik veya çağdaş gibi temalara sahip tasarımlı parçaları içermesinin yanında, takıların üretim aşamasının doğaya ve insana saygıyla hareket eden kolektif bilinci yansıttığını söyleyen Runda'nın kurucularından Hüseyin Abdik, "Sürdürülebilirlik anlayışımızın temelinde iki temel ilke bulunuyor" diyor. Abdik, doğaya ve insana saygılı olmanın önemine dikkat çekiyor ve etik üretim anlayışlarının da bu iki ilke üzerinde yükseldiğini belirtiyor. Abdik, sözlerine şöyle devam ediyor: "Çünkü dünyamızı karbon salınımını azaltarak koruyabileceğimizi ve iyi tasarımları iyi ekiplerle oluşturabileceğimizi biliyoruz. Dünyanın her bölgesindeki ağaçlandırma çalışmalarımız ve birlikte yeniden yeşillendirdiğimiz alanlarla, doğadan gelen doğaya dönüyor."
Temiz üretim
Runda'nın diğer kurucusu Mesut Abdik, doğal üretimin nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. Abdik, altının işlem görmekten yorulan bir element olduğunun altını çizerek, kullanılamayacak bir şekilde yıprandığının bilgisini veriyor. Yıpranan bu altının da aslında atık olarak değerlendirildiğini söyleyen Abdik, "Ancak bizim kullandığımız gibi yüzde 100 geri dönüştürülmüş sistemlerde bu asla kabul edilmiyor. Biz, tamamını kendi sahamıza entegre ettiğimiz teknolojilerle kullanılamayacak olan altınları da yeniden üretim döngüsünün içine alarak üretim gerçekleştiriyoruz. Atık altın, tesislerimize entegre ettiğimiz verimli ve teknolojik makineler yardımıyla tekrar külçe altınlara dönüştürülüyor. Temiz altın elde etmemizi sağlayan bu kompleks makineler sayesinde kendi fabrikamızda ekonomi döngüsünün sürekliliğini sağlıyoruz" sözlerini kaydediyor.
Yorum Yazın