Çağın hastalığı olan stresin tiroid hastalıklarını tetiklediğine dikkat çeken Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, “Finans, bankacılık, ekonomi sektöründe olanlar ve doktorlar risk altında. Stres tiroid başta olmak üzere tüm endokrin hastalıkları başlatabilir. Önemli olan süreci iyi yönetmektir” dedi. Trafik, kalabalık, yoğun iş temposu, sorunlu ikili ilişkiler gibi günlük hayatta mücadele edilen her şey stresi tetikliyor. Çağın hastalığı olan stresin beraberinde birçok hastalığı getirdiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri, Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, önemli açıklamalarda bulundu. Başta tiroid olmak üzere tüm endokrin organların, kadınlarda yumurtalıklar ve meme; erkeklerde prostat bezinin stresten çok fazla etkilendiğini dile getiren Prof. Dr. Erhan Ayşan, şu bilgileri verdi: “Tiroid bezinden T3 ve T4 isimli hormonlar salgılanır ve stres bu hormonların salgı ritmini bozar. Aşırı hormon salgısı, günlük hayatımıza endişe, terleme, kilo kaybı, uyku bozuklukları olarak yansıyor. Yetersiz hormon salgısında ise hasta kilo alıyor, halsizlik, bitkinlik, isteksizlik, depresyon, aşırı uyku isteği, kabızlık, şişkinlik sorunları yaşayabiliyor. Saç dökülmesi ve cilt kuruluğu da strese bağlı olarak ortaya çıkan hormonal salgı ritminin bozulmasının sonuçlarıdır.” KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYORStrese bağlı tiroid hastalıklarının kadınlarda daha çok göründüğünü ifade eden Prof. Dr. Ayşan, “İleri yaş, kalp, tansiyon, şeker hastalığı gibi ek hastalıkların varlığı da durumdan daha fazla etkilenilmesine neden olabiliyor. Özellikle kadınlarda bunu daha çok görüyoruz. Bu durumun kadınların hormonal ve duygusal yapılarının erkeklerden farklı olmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Bu yapı tiroide de yansıyor ve yaş, ek hastalıklar, kadın cinsiyeti stresten etkilenmede öne çıkıyor” ifadelerini kullandı.BU MESLEK GRUPLARI DİKKAT!Yapılan işin de stresle ilişkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşan, “Finans, bankacılık ve ekonomiyle uğraşan kişiler stresten çabuk etkilenir. Doktorlar da çabuk etkilenen meslek grupları arasında yer alıyor. Strese girmede yapılan iş ve bu işin riskleri, potansiyel sonuçları elbette önemli. Ancak daha da önemli olan nokta kişinin vücudunun strese vereceği cevap ile stresi kontrol edebilme gücü ve becerisidir” dedi.STRESİ KABUL ETMEK GEREKİYORVar olan ya da sonradan çıkan hastalıkların da stres yarattığını hatırlatan Prof. Dr. Ayşan, sözlerini şöyle sürdürdü:“Strese kötü bir şey olarak bakmamak gerekiyor. Stres, dışarıdan gelen bir uyarıya vücudun verdiği doğal ve faydalı bir tepkidir. Örneğin kötü bir haber aldığımızda hemen göğsümüzde bir çarpıntı hissederiz. Çarpıntı strese verilen en erken cevaplardan biridir. Biz onu kötü bir şey olarak düşünürüz. Oysa kalp, stres anında vücuda fazla miktarda kan pompalamak zorundadır. Bunu da ancak fazla çalışarak yapar. Eğer kalp bunu yapmazsa tansiyonumuz düşer ve bayılabiliriz. Önemli olan stresin varlığı değil, onun düzeyidir. Eğer stres belli bir düzeyde tutulabiliyor, kontrol edilebiliyorsa sorun yok demektir. Bu kontrolün bir bölümü bizim elimizde, örneğin kendi kendimizi telkin ederek ve hızlı, aşırı tepkiler vermemeye programlayarak stres kontrolünü kısmen yapabiliriz. Kısmen diyorum çünkü ne yazık ki, tüm kontrol bizde değil. Vücudun savunma sistemi, sinirsel kontrol mekanizmalarının bir bölümü tamamen otonom yani kontrolden bağımsız bir şekilde kendi kendine çalışır.”STRES HASTALIĞIN SEYRİNİ DE DEĞİŞTİRİYORStres düzeyi yüksek olan hastalarda tedavi süreçlerinin de zorlaştığını dile getiren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Endokrinoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, “Basit bir ilaç tedavisinde bile hasta ilaçları sorgulamaya başlıyor. Prospektüsler okunuyor. Ameliyat olacak hastalar ameliyat tekniğini sorgulayabiliyor, internetten edinilen çoğu yanlış ve eksik olan bilgilerle itirazlar yapılabiliyor. Biz hekim olarak bunlara tepkisel ve eleştirel yaklaşmıyoruz. Hastanın psikolojik durumuna göre bazen ilaç değişikliği yapıyor, bazen ameliyat tarihlerini öteleyebiliyoruz. Buna rağmen hasta bazen ilacını almıyor, bazen ameliyattan vazgeçiyor. Sonuçta, tedavide aksamalar, gecikmeler ortaya çıkıyor. Stres hastalığın seyrini değiştiriyor, hastalık ileri evreye doğru yol alabiliyor” ifadelerini kullandı.Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Çağın hastalığı olan stresin tiroid hastalıklarını tetiklediğine dikkat çeken Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, “Finans, bankacılık, ekonomi sektöründe olanlar ve doktorlar risk altında. Stres tiroid başta olmak üzere tüm endokrin hastalıkları başlatabilir. Önemli olan süreci iyi yönetmektir” dedi.
Trafik, kalabalık, yoğun iş temposu, sorunlu ikili ilişkiler gibi günlük hayatta mücadele edilen her şey stresi tetikliyor. Çağın hastalığı olan stresin beraberinde birçok hastalığı getirdiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri, Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, önemli açıklamalarda bulundu. Başta tiroid olmak üzere tüm endokrin organların, kadınlarda yumurtalıklar ve meme; erkeklerde prostat bezinin stresten çok fazla etkilendiğini dile getiren Prof. Dr. Erhan Ayşan, şu bilgileri verdi: “Tiroid bezinden T3 ve T4 isimli hormonlar salgılanır ve stres bu hormonların salgı ritmini bozar. Aşırı hormon salgısı, günlük hayatımıza endişe, terleme, kilo kaybı, uyku bozuklukları olarak yansıyor. Yetersiz hormon salgısında ise hasta kilo alıyor, halsizlik, bitkinlik, isteksizlik, depresyon, aşırı uyku isteği, kabızlık, şişkinlik sorunları yaşayabiliyor. Saç dökülmesi ve cilt kuruluğu da strese bağlı olarak ortaya çıkan hormonal salgı ritminin bozulmasının sonuçlarıdır.”
KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR
Strese bağlı tiroid hastalıklarının kadınlarda daha çok göründüğünü ifade eden Prof. Dr. Ayşan, “İleri yaş, kalp, tansiyon, şeker hastalığı gibi ek hastalıkların varlığı da durumdan daha fazla etkilenilmesine neden olabiliyor. Özellikle kadınlarda bunu daha çok görüyoruz. Bu durumun kadınların hormonal ve duygusal yapılarının erkeklerden farklı olmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Bu yapı tiroide de yansıyor ve yaş, ek hastalıklar, kadın cinsiyeti stresten etkilenmede öne çıkıyor” ifadelerini kullandı.
BU MESLEK GRUPLARI DİKKAT!
Yapılan işin de stresle ilişkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşan, “Finans, bankacılık ve ekonomiyle uğraşan kişiler stresten çabuk etkilenir. Doktorlar da çabuk etkilenen meslek grupları arasında yer alıyor. Strese girmede yapılan iş ve bu işin riskleri, potansiyel sonuçları elbette önemli. Ancak daha da önemli olan nokta kişinin vücudunun strese vereceği cevap ile stresi kontrol edebilme gücü ve becerisidir” dedi.
STRESİ KABUL ETMEK GEREKİYOR
Var olan ya da sonradan çıkan hastalıkların da stres yarattığını hatırlatan Prof. Dr. Ayşan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Strese kötü bir şey olarak bakmamak gerekiyor. Stres, dışarıdan gelen bir uyarıya vücudun verdiği doğal ve faydalı bir tepkidir. Örneğin kötü bir haber aldığımızda hemen göğsümüzde bir çarpıntı hissederiz. Çarpıntı strese verilen en erken cevaplardan biridir. Biz onu kötü bir şey olarak düşünürüz. Oysa kalp, stres anında vücuda fazla miktarda kan pompalamak zorundadır. Bunu da ancak fazla çalışarak yapar. Eğer kalp bunu yapmazsa tansiyonumuz düşer ve bayılabiliriz. Önemli olan stresin varlığı değil, onun düzeyidir. Eğer stres belli bir düzeyde tutulabiliyor, kontrol edilebiliyorsa sorun yok demektir. Bu kontrolün bir bölümü bizim elimizde, örneğin kendi kendimizi telkin ederek ve hızlı, aşırı tepkiler vermemeye programlayarak stres kontrolünü kısmen yapabiliriz. Kısmen diyorum çünkü ne yazık ki, tüm kontrol bizde değil. Vücudun savunma sistemi, sinirsel kontrol mekanizmalarının bir bölümü tamamen otonom yani kontrolden bağımsız bir şekilde kendi kendine çalışır.”
STRES HASTALIĞIN SEYRİNİ DE DEĞİŞTİRİYOR
Stres düzeyi yüksek olan hastalarda tedavi süreçlerinin de zorlaştığını dile getiren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Endokrinoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, “Basit bir ilaç tedavisinde bile hasta ilaçları sorgulamaya başlıyor. Prospektüsler okunuyor. Ameliyat olacak hastalar ameliyat tekniğini sorgulayabiliyor, internetten edinilen çoğu yanlış ve eksik olan bilgilerle itirazlar yapılabiliyor. Biz hekim olarak bunlara tepkisel ve eleştirel yaklaşmıyoruz. Hastanın psikolojik durumuna göre bazen ilaç değişikliği yapıyor, bazen ameliyat tarihlerini öteleyebiliyoruz. Buna rağmen hasta bazen ilacını almıyor, bazen ameliyattan vazgeçiyor. Sonuçta, tedavide aksamalar, gecikmeler ortaya çıkıyor. Stres hastalığın seyrini değiştiriyor, hastalık ileri evreye doğru yol alabiliyor” ifadelerini kullandı.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın