BİLGİ Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu (BİLGİ GENDER), BİLGİ Sosyoloji Bölümü ve BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi işbirliğiyle düzenlenen “Erkek Şiddeti: Toplumsal Bağlam, Duygu ve Politika” başlıklı panel, uzman isimlerin katılımıyla santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Panelde, erkekliğin toplumsal bir yapı olarak nasıl inşa edildiği ve bu yapının kadına yönelik şiddeti nasıl beslediği ele alındı.
BİLGİ Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu (BİLGİ Gender), BİLGİ Sosyoloji Bölümü ve BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi’nin işbirliğiyle “Erkek Şiddeti: Toplumsal Bağlam, Duygu ve Politika” başlıklı panel, alanında uzman konuşmacıların katılımıyla santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Panelde erkekliğin toplumsal bir yapı olarak nasıl şekillendiği ve bu yapının kadına yönelik şiddeti nasıl desteklediği çeşitli boyutlarıyla tartışıldı.
BİLGİ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yağmur Nuhrat’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Dr. Alev Özkazanç, BİLGİ Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu’ndan Dr. Öğr Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu, BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Seda Kalem, BİLGİ Sosyoloji Bölümü mezunu ve İncel hareketi üzerine araştırmalar yapan Nil Zor konuşmacı olarak yer aldı. Katılımcılar, toplumsal cinsiyet temelli sorunların çok boyutlu yapısını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu meselelerin çözümündeki önemini ele aldı.
Panelde konuşmacı olarak yer alan Siyaset Bilimci ve Yazar Prof. Dr. Alev Özkazanç ise erkeklik olgusunun toplumsal yapılar üzerinde geniş bir etkisi olduğunu vurgulayarak bu durumun yalnızca kadınlara yönelik bir sorun olmadığını ifade etti. Özkazanç, “Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem sonucu hem de bu eşitsizliği üreten bir araçtır. Şiddet yalnızca kadınları hedef almıyor LGBTİ+ bireyler, çocuklar ve hatta hayvanlar da bu şiddetin mağdurları arasında. Erkek şiddetini bütünsel bir perspektifle ele almak ve ataerkil sistemin bu şiddeti nasıl yeniden ürettiğini görmek zorundayız.” dedi.
Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasındaki yerine de dikkat çeken Özkazanç, Türkiye’nin, Dünya Ekonomik Forumu'nun 2023 verilerine göre toplumsal cinsiyet eşitliği endeksinde 146 ülke arasında 129. sırada yer aldığını belirtti.
‘İncel hareketi intikam duygusuyla besleniyor’
BİLGİ Sosyoloji Bölümü mezunu ve İncel hareketi üzerine araştırma yapan Nil Zor ise, “İncel” hareketinin kadın karşıtı ideolojisini ve Türkiye’deki etkilerini anlattı. Türkiye’de incel hareketinin 2018’de duyulmaya başladığını, 2020 sonrasında ise Türkiye’ye özgü bir dil ve tehdit biçimi geliştirdiğini ifade etti. İncel hareketinin dijital ortamda hızla yayıldığını belirten Zor, “Dijital ortamda kadınlara yönelik saldırılar, sosyal medyada tehditler ve ifşalama, şiddeti yaygınlaştırıyor. İnternet, bu ideolojinin organize olmasına ve daha fazla kişiye ulaşmasına imkân tanıyor. İncellere göre şiddet, bilinçli ve amaca yönelik yapılan eylemler. Şiddet, meşrulaştırılan bir kavram olarak, kadınları hedef alıyor ve 'intikam' duygusuyla besleniyor" dedi.
Üniversitelerde CTS birimleri dayanışma ile güçleniyor
BİLGİ Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Seda Kalem, cinsel taciz ve saldırıyı önleme (CTS) birimlerinin önemine dikkat çekerek bu birimlerin yalnızca üniversitelerde değil, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir yapının inşasında da kilit bir rol oynadığını ifade etti. Türkiye’de üniversitelerde 2007 yılından itibaren kurulmaya başlanan CTS birimlerinin sayısının bugün 30’u aştığını belirten Kalem, “Bu birimler, üniversitelerde cinsel şiddeti önlemek, başvuru ve destek mekanizmaları oluşturmak ve akademideki cinsiyetçi kültürün ortadan kaldırılmasına katkı sağlamak amacıyla çalışıyor. Dayanışma ile hareket eden bu birimler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve üniversite topluluklarıyla işbirliği içinde çeşitli farkındalık ve eğitim çalışmaları yürütüyor” dedi.
BİLGİ Toplumsal Cinsiyet Çalışma Grubu’ndan Dr. Öğr. Üyesi İlknur Hacısoftaoğlu, duyguların erkeklik kavramı üzerindeki rolüne dikkat çekti. Erkeklerin duygularını bastırma eğiliminin ve toplumsal beklentilerin hem kendilerine hem de başkalarına yönelik şiddetle sonuçlanabileceği ifade eden Hacısoftaoğlu, “Toplumsal söylemde erkekler duygularını kontrol eden figürler olarak görülürken öfke, erkeklikle özdeşleşmiş ve kabul gören bir duygu olarak öne çıkıyor. Erkekler öfkelerini dışa vurduğunda bu durum erkeklik algılarına zarar vermiyor. Ancak duygularını bastırma ve kendilerine zarar verme eğilimleri, psikolojik sorunları derinleştiriyor. Örneğin, 2017 verilerine göre intihar edenlerin %75’i erkeklerden oluşuyor. Ayrıca, erkekler birbirlerine şiddet uygulayarak 'erkeklik' performanslarını test ederler” dedi.
Panelde uzmanlar, erkekliğin toplumsal yapı olarak şiddeti nasıl ürettiği ve yeniden ürettiğini ele alırken, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bu sorunların çözümündeki önemine dikkat çekti. Kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hem bir sonucu hem de bir aracı olarak bütüncül bir yaklaşımla tartışıldı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın