İstinye Üniversitesi (İSÜ) tarafından düzenlenen ‘Pandemiden Çıkış Panelleri’nin üçüncüsü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. “Birinci yılında pandemi ve çocuklarımız” başlığıyla düzenlenen panelde pandemiyle geçen bir yılı çocuklar özelinde değerlendiren uzman isimler, Covid-19 olan çocuk hastaların yaklaşık yüzde 70’ini 10-18 yaş grubu çocukların oluşturduğunu belirtti. Vaka sayıları arttıkça çocuklardaki Covid-19 vaka sayısının da arttığını belirten uzmanlar, gerekli tedbirler alındığı takdirde okulların herhangi bir risk oluşturmadığını söyledi. Bir yılı aşkın süredir devam eden salgının özellikle çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilendiğini belirten uzmanlar, çocuklar arasındaki eğitim eşitsizliklerin giderilerek evde yaşanabilecek şiddet ve istismara karşı önlemlerin alınması gerektiğini belirtti. “Çocuklar pandemiden gelişimsel olarak da etkilendi” Panelin açılış konuşmasını yapan İstinye Üniversitesi (İSÜ) Rektörü Prof. Dr. Erdal Karaöz, “Çocuklar her ne kadar salgının sağlıkla ilgili kısmından çok az etkilenen grup olmuşlarsa da okul öncesi ve okul çağındaki çocuklar pandeminin özellikle eğitim, sosyal, kültürel boyutundan ya da gelişimsel, psikolojik gelişimsel koşullarından çok etkilendiler. Sokaklarda oynaması gereken, parklarda oynaması gereken çocuklar bunları yapamadılar. Ümit ediyorum ki bir an önce aşılama projesi tamamlanırsa en azından önümüzdeki güz döneminde normal bir şekilde eğitime devam etme şansına sahip oluruz” dedi. “Biz erişkinler çok konuştuk ama çocuklarımızı çok konuşmamıştık” diyen İSÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ayberk Kurt, “Pandemiden çıkış panellerinin bu sefer ki gündeminde çocukları konuşalım diye düşündük. Hem hastalık çocuklarımızı nasıl etkiliyor, hem de çocuklarımızın ruh sağlığı nasıl etkileniyor, bu boyutuyla bir değerlendirelim istedik. Çok zor bir süreç. Umarım bu salgın bir an önce son bulur ve eski yaşantımıza kavuşuruz” ifadelerini kullandı. “Ebeveyn stresi çocukları da etkiliyor” Covid-19 gündeminde çocukların yaşadığı ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili bilgi veren Liv Hospital Ulus Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Seher Akbaş, şunları söyledi:“Salgınla birlikte hem erişkinlerin hem çocukların günlük rutinlerini çok değişti. Bununla beraber hastalıklar, ölümler, iş kaybı, sosyal izolasyon hem erişkinlerin hem çocukların yaşamını son derece olumsuz etkiledi ve uzun süreli bir stres altına aldı. Ebeveynler bir yandan çocukların fiziksel ve ruhsal sağlıkları konusunda endişe yaşarken aynı zamanda kendi koşullarındaki kötüleşme ile ilgili de endişe yaşıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre, salgından sonra ebeveynlerin yüzde 82'si pandemi öncesine göre daha endişeli bulunmuş. Bu etkilenmeler sonucunda ebeveynlerde kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları ve depresyonu daha fazla görmeye başladık. Ebeveynlerinin yaşadığı her şey çocukları etkiliyor. Çocuklar sosyal izolasyondan dolayı artık evlerinde yaşıyorlar, okullarına uzaktan eğitim şeklinde devam ediyor. Bu kapanma önlemleri yani sosyal izolasyon çocukların şiddeti ve tacizi hem tanık olmasında hem de bunlara maruz kalma riskini arttırıyor. Ebeveyn stresi aynı zamanda çocuğa yönelik şiddeti de arttıran önemli etmenlerden bir tanesi. Sonuç olarak baktığımızda salgın erişkinleri organik olarak daha fazla etkilese de çocukları ruhsal olarak daha fazla olumsuz etkiliyor. Neler yapılması gerektiğine gelirsek, öncelikle acil çocuk koruma programları yapılması gerekiyor. Hekimlerin bilimsel çalışmalar yaparak bize sorunun gerçek boyutunu görmemizi sağlayacak veriler sunması gerekiyor. Ekonomik destek paketlerini arttırmak gerekiyor. Sağlık ve eğitimin eşit ve ulaşılabilir olması gerekiyor. Özellikle yoksul olan ailelerin eğitim gereçlerine ücretiz ulaşması için ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Bütün bu programlara ebeveynlerin riskli durumları yaratan koşullarının azaltılmasına yönelik desteklenmesi, eğitilmesi son derece önemli.” “Yüzde 50’den fazlasını hafif olgular oluşturuyor” İSÜ Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat Sütçü, Türkiye genelinde 32 tane merkezin katıldığı, 16 Mart 2020 ile 15 Haziran 2020 arasında tanısı doğrulanmış 1156 Covid-19 olan çocuk hastayı irdeleyen bir çalışma gerçekleştirdiklerini belirtti. Covid-19 teşhisi konulan 1156 çocuğun ilk üç ay dönemki verileri ve klinik seyir izlerinden oluşan verileri paylaşan Sütçü, şöyle konuştu:“Kısaca bu çalışmanın verilerinden bahsedersek, çalışmamıza kattığımız çocukların ortalama yaşı 10.75 yıl idi. 1 yaşın altında 90 hasta 1- 3 yaş arasında 720 hasta ama en sık gördüğümüz aralık ise 6-12 yaş grubuydu. Bunu beraberinde sıklıkla izleyen yaş gruplarına baktığımızda 12-15 yaş ve 15 yaş üzeri olarak görmekteyiz. Yakınmalarda ateş ve öksürük ön plandaydı bunu bu arada azalan sıklıkla boğaz ağrısı, kas ağrısı, solunum sıkıntısı, ishal, karın ağrısı izlemekteydi. Hastaların yüzde 50'sinden fazlasını hafif olgular oluşturmakta bunu orta ve ağır olarak izlemekteydi. Ağır hasta popülasyona baktığımızda 100'de 1 civarında görmekteydik. Hastalarımızı irdelediğimizde 149 hastada kronik bir hastalık, altta yatan bir hastalık vardı. Bu hastalıklardan en ön plana çıkan grup ise astım ve akciğer hastalığı bulunmasıydı. Yaklaşık 47 hastada bu bulguları gördük. 225 hasta hastaneye yatırıldı ve 19 hastanın yoğun bakım ihtiyacı oldu. 11 hastanın kronik hastalığı mevcuttu ve iki hastada bağışıklık yetmezliği vardı. 4 hastanın solunum cihazına bağlanması gerekti. İki hastayı da maalesef kaybettik.” “Vakaların artmasında okullar ciddi bir kaynak değil” Bilim Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, Türkiye’deki çocuk hastalar hakkında bilgi vererek şunları söyledi:“Genel anlamda baktığımızda vaka sayısı arttıkça çocuk vaka sayısı da artıyor. Artık çocuklar daha fazla etkileniyor anlamına gelmiyor bu durum ama oransal olarak bir artış var. Son verilere baktığımızda dünya genelinde 141 milyon insanın enfekte olduğunu 3 milyon ölümün olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklar da Covid-19 oluyorlar bunu gördük. Dünyanın coğrafik bölgesinde yaşam şekline göre çocuklar total vakanın yüzde 1-8’ini oluşturuyor. Kız ve erkek çocuklar eşit oranda etkileniyor ve ağırlıklı ortalama 7 yaş gibi görünüyor. Çocuk hastaların yaklaşık yüzde 70’ini ise 10-18 yaş grubu çocuklar oluşturuyor. Nasıl bulaştığı konusuna gelince şunları söyleyebiliriz: Anne sütünde de virüs partikülleri gözüküyor ama bunların canlı olmadığını görüyoruz ve anne sütüyle bulaş olmuyor diyebiliriz. Anne pozitifse de gerekli önlemler alındıktan sonra emzirebilir. Çocuklarda temel bulaş genellikle bir yetişkinin indeks hasta olarak görüldüğü ev içi maruziyetten kaynaklanır. Okulların açılmasıyla çocuklarda bulaşın artması arasında direkt bir bağlantı olduğunu söyleyemeyiz. Bütün kurallara uyulursa okulların vakaların artmasında ciddi bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz.” Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
İstinye Üniversitesi (İSÜ) tarafından düzenlenen ‘Pandemiden Çıkış Panelleri’nin üçüncüsü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi. “Birinci yılında pandemi ve çocuklarımız” başlığıyla düzenlenen panelde pandemiyle geçen bir yılı çocuklar özelinde değerlendiren uzman isimler, Covid-19 olan çocuk hastaların yaklaşık yüzde 70’ini 10-18 yaş grubu çocukların oluşturduğunu belirtti. Vaka sayıları arttıkça çocuklardaki Covid-19 vaka sayısının da arttığını belirten uzmanlar, gerekli tedbirler alındığı takdirde okulların herhangi bir risk oluşturmadığını söyledi. Bir yılı aşkın süredir devam eden salgının özellikle çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilendiğini belirten uzmanlar, çocuklar arasındaki eğitim eşitsizliklerin giderilerek evde yaşanabilecek şiddet ve istismara karşı önlemlerin alınması gerektiğini belirtti.
“Çocuklar pandemiden gelişimsel olarak da etkilendi”
Panelin açılış konuşmasını yapan İstinye Üniversitesi (İSÜ) Rektörü Prof. Dr. Erdal Karaöz, “Çocuklar her ne kadar salgının sağlıkla ilgili kısmından çok az etkilenen grup olmuşlarsa da okul öncesi ve okul çağındaki çocuklar pandeminin özellikle eğitim, sosyal, kültürel boyutundan ya da gelişimsel, psikolojik gelişimsel koşullarından çok etkilendiler. Sokaklarda oynaması gereken, parklarda oynaması gereken çocuklar bunları yapamadılar. Ümit ediyorum ki bir an önce aşılama projesi tamamlanırsa en azından önümüzdeki güz döneminde normal bir şekilde eğitime devam etme şansına sahip oluruz” dedi.
“Biz erişkinler çok konuştuk ama çocuklarımızı çok konuşmamıştık” diyen İSÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ayberk Kurt, “Pandemiden çıkış panellerinin bu sefer ki gündeminde çocukları konuşalım diye düşündük. Hem hastalık çocuklarımızı nasıl etkiliyor, hem de çocuklarımızın ruh sağlığı nasıl etkileniyor, bu boyutuyla bir değerlendirelim istedik. Çok zor bir süreç. Umarım bu salgın bir an önce son bulur ve eski yaşantımıza kavuşuruz” ifadelerini kullandı.
“Ebeveyn stresi çocukları da etkiliyor”
Covid-19 gündeminde çocukların yaşadığı ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili bilgi veren Liv Hospital Ulus Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Seher Akbaş, şunları söyledi:
“Salgınla birlikte hem erişkinlerin hem çocukların günlük rutinlerini çok değişti. Bununla beraber hastalıklar, ölümler, iş kaybı, sosyal izolasyon hem erişkinlerin hem çocukların yaşamını son derece olumsuz etkiledi ve uzun süreli bir stres altına aldı. Ebeveynler bir yandan çocukların fiziksel ve ruhsal sağlıkları konusunda endişe yaşarken aynı zamanda kendi koşullarındaki kötüleşme ile ilgili de endişe yaşıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre, salgından sonra ebeveynlerin yüzde 82'si pandemi öncesine göre daha endişeli bulunmuş. Bu etkilenmeler sonucunda ebeveynlerde kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları ve depresyonu daha fazla görmeye başladık. Ebeveynlerinin yaşadığı her şey çocukları etkiliyor. Çocuklar sosyal izolasyondan dolayı artık evlerinde yaşıyorlar, okullarına uzaktan eğitim şeklinde devam ediyor. Bu kapanma önlemleri yani sosyal izolasyon çocukların şiddeti ve tacizi hem tanık olmasında hem de bunlara maruz kalma riskini arttırıyor. Ebeveyn stresi aynı zamanda çocuğa yönelik şiddeti de arttıran önemli etmenlerden bir tanesi. Sonuç olarak baktığımızda salgın erişkinleri organik olarak daha fazla etkilese de çocukları ruhsal olarak daha fazla olumsuz etkiliyor. Neler yapılması gerektiğine gelirsek, öncelikle acil çocuk koruma programları yapılması gerekiyor. Hekimlerin bilimsel çalışmalar yaparak bize sorunun gerçek boyutunu görmemizi sağlayacak veriler sunması gerekiyor. Ekonomik destek paketlerini arttırmak gerekiyor. Sağlık ve eğitimin eşit ve ulaşılabilir olması gerekiyor. Özellikle yoksul olan ailelerin eğitim gereçlerine ücretiz ulaşması için ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Bütün bu programlara ebeveynlerin riskli durumları yaratan koşullarının azaltılmasına yönelik desteklenmesi, eğitilmesi son derece önemli.”
“Yüzde 50’den fazlasını hafif olgular oluşturuyor”
İSÜ Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Murat Sütçü, Türkiye genelinde 32 tane merkezin katıldığı, 16 Mart 2020 ile 15 Haziran 2020 arasında tanısı doğrulanmış 1156 Covid-19 olan çocuk hastayı irdeleyen bir çalışma gerçekleştirdiklerini belirtti. Covid-19 teşhisi konulan 1156 çocuğun ilk üç ay dönemki verileri ve klinik seyir izlerinden oluşan verileri paylaşan Sütçü, şöyle konuştu:
“Kısaca bu çalışmanın verilerinden bahsedersek, çalışmamıza kattığımız çocukların ortalama yaşı 10.75 yıl idi. 1 yaşın altında 90 hasta 1- 3 yaş arasında 720 hasta ama en sık gördüğümüz aralık ise 6-12 yaş grubuydu. Bunu beraberinde sıklıkla izleyen yaş gruplarına baktığımızda 12-15 yaş ve 15 yaş üzeri olarak görmekteyiz. Yakınmalarda ateş ve öksürük ön plandaydı bunu bu arada azalan sıklıkla boğaz ağrısı, kas ağrısı, solunum sıkıntısı, ishal, karın ağrısı izlemekteydi. Hastaların yüzde 50'sinden fazlasını hafif olgular oluşturmakta bunu orta ve ağır olarak izlemekteydi. Ağır hasta popülasyona baktığımızda 100'de 1 civarında görmekteydik. Hastalarımızı irdelediğimizde 149 hastada kronik bir hastalık, altta yatan bir hastalık vardı. Bu hastalıklardan en ön plana çıkan grup ise astım ve akciğer hastalığı bulunmasıydı. Yaklaşık 47 hastada bu bulguları gördük. 225 hasta hastaneye yatırıldı ve 19 hastanın yoğun bakım ihtiyacı oldu. 11 hastanın kronik hastalığı mevcuttu ve iki hastada bağışıklık yetmezliği vardı. 4 hastanın solunum cihazına bağlanması gerekti. İki hastayı da maalesef kaybettik.”
“Vakaların artmasında okullar ciddi bir kaynak değil”
Bilim Kurulu üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, Türkiye’deki çocuk hastalar hakkında bilgi vererek şunları söyledi:
“Genel anlamda baktığımızda vaka sayısı arttıkça çocuk vaka sayısı da artıyor. Artık çocuklar daha fazla etkileniyor anlamına gelmiyor bu durum ama oransal olarak bir artış var. Son verilere baktığımızda dünya genelinde 141 milyon insanın enfekte olduğunu 3 milyon ölümün olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklar da Covid-19 oluyorlar bunu gördük. Dünyanın coğrafik bölgesinde yaşam şekline göre çocuklar total vakanın yüzde 1-8’ini oluşturuyor. Kız ve erkek çocuklar eşit oranda etkileniyor ve ağırlıklı ortalama 7 yaş gibi görünüyor. Çocuk hastaların yaklaşık yüzde 70’ini ise 10-18 yaş grubu çocuklar oluşturuyor. Nasıl bulaştığı konusuna gelince şunları söyleyebiliriz: Anne sütünde de virüs partikülleri gözüküyor ama bunların canlı olmadığını görüyoruz ve anne sütüyle bulaş olmuyor diyebiliriz. Anne pozitifse de gerekli önlemler alındıktan sonra emzirebilir. Çocuklarda temel bulaş genellikle bir yetişkinin indeks hasta olarak görüldüğü ev içi maruziyetten kaynaklanır. Okulların açılmasıyla çocuklarda bulaşın artması arasında direkt bir bağlantı olduğunu söyleyemeyiz. Bütün kurallara uyulursa okulların vakaların artmasında ciddi bir kaynak olmadığını söyleyebiliriz.”
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın