Toplumda ‘felç’ olarak bilinen ‘inme’ dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedeni olarak 3. sırada yer alırken, sakatlık oluşturan hastalıklar arasında ise ilk sıraya yükseliyor. İnme geçiren hastalarda ölüm ve sakatlığın sık görülmesinde ise hastalık hakkında toplumda doğru sanılan yanlış bilgiler önemli rol oynuyor. Toplumda inme ile ilgili yeterli farkındalık oluşmadığı için koruyucu önlem alınmadığı gibi, uyarıcı işaretleri de fark edilmiyor veya ‘nasıl olsa geçti’ düşüncesiyle sağlık kuruluşuna başvurmakta gecikiliyor. Bunun sonucunda da erken müdahaleyle kurtarılma şansı olan hastalar hayatlarını kaybedilebiliyor.
Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy Hastanesi) Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, toplumdaki yaygın inanışın aksine günümüzde inme vakalarının çoğunun aslında tedavi edilebildiğine dikkat çekerek, “Öyle ki en yaygın yaşanan iskemik inmede, bir başka deyişle beyin hücrelerini besleyen damarlarda tıkanmalarda, özellikle ilk 4-6 saatlik dönemde beyin hücreleri ölmeden yapılan damar içi pıhtı eritici ilaçlar veya pıhtının mekanik olarak çıkartılmasıyla hastanın nörolojik bulguları tamamen geriye döndürülebiliyor. Yeter ki sağlık kuruluşuna başvuruda geç kalınmasın.” diyor.
Yanlış: İnme belirtileri geçti, doktora görünmem gerekmiyor
Doğrusu: “Kol veya bacakta uyuşukluk ya da güçsüzlük hissi, konuşmakta zorluk çekmek ve ani gelişen şiddetli baş ağrısı gibi belirtileri 24 saat içinde tamamen düzelen inmelere ‘geçici iskemik atak’ deniyor ve bunlar tam inme için uyarı işaretini oluşturuyor. Bu nedenle ciddiye alınmalı ve mutlaka doktora başvurulmaldır.” diyen Dr. Nebahat Bilici, iskemik atakla ilgili şu bilgileri veriyor: “Atak süresi ortalama 2-15 dakika sürüyor. Sürenin kısalığı iç rahatlatıcı bir özellik olarak görülmemeli. Geçici iskemik atağını izleyen 90 gün içinde inme geçirme riski yaklaşık yüzde 10 oluyor. Bu olguların yaklaşık yarısı ilk 1-2 gün içinde gerçekleşiyor. Önemli uyarıcı bulguların gözden kaçması veya önem verilmemesi halinde, izleyen günlerde ortaya çıkabilecek kalıcı sakatlık veya ölümden kurtulma şansı yitirilmiş olabiliyor.”
Yanlış: İnme önlenemeyen bir hastalık
Doğrusu: Toplumdaki yaygın inanışın aksine ‘inme’ önlenebilen bir hastalık. Hipertansiyon, tüm inme tipleri için birincil risk faktörünü oluşturuyor. Beyin damar yapısını bozarak inmeye yol açabiliyor. Diyabet, büyük damar yapısını bozarak sıklıkla inmeye sebep oluyor. Kalp ritim bozuklukları, romatizmal kalp hastalıkları, geçirilmiş kalp krizi, kalp damar hastalıları da iskemik inme açısından ciddi risk faktörlerini oluşturuyor. Dolayısıyla yüksek kan yağları (kolesterol ve trigliseridler), hipertansiyon, diyabet ve obezitenin yanı sıra sigara, alkol ve hareketsiz yaşam gibi risk faktörleri kontrol altına alındığında inmeler neredeyse yüzde 80 oranında önlenebiliyor. Balıktan, sebze ve zeytinyağından zengin Akdeniz diyeti de inme riskini azaltmaya yardımcı oluyor.
Yanlış: İnme sonrasında gelişen konuşma güçlüğü, görme kaybı, kol ve bacaklarda güç kaybı gibi sorunlar kalıcıdır
Doğrusu: İnme sonrasında oluşan güç kaybı, konuşma bozukluğu ve görme kaybı gibi hasarlar erken müdahale edildiğinde tedavi edilebiliyor. Ancak hasarlar bazı hastalarda günler haftalar içinde düzelirken, hasar ağırsa bu durum aylarca sürebiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, rehabilitasyonda en önemli dönemin ilk 6 aylık süreç olduğunu belirterek, “Hasta bu dönemde iyileşme potansiyelinin yaklaşık yüzde 50’sine ulaşıyor. İnme geçiren hastada bir yılda hızlı bir düzelme olup, felçte kısmen veya tamamen iyileşme görülebiliyor. Bir yıldan daha uzun süren bulgularda ise düzelme çok daha yavaş oluyor” diyor.
Yanlış: İnmenin tedavisi yoktur
Doğrusu: Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, yaygın inanışın aksine, hastaneye zamanında başvurulduğunda inmenin pek çok hastada tedavi edilebildiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Nörolojik bulguların başlamasından itibaren, ilk 4-6 saatte hastaya müdahale edildiği durumda, pıhtılaşmanın neden olduğu tıkayıcı inmelerin pıhtı eritici ilaçlarla tamamen iyileşebilme şansı vardır. Ancak bu tedavinin uygulanabilmesi için hastaların tedavinin yapılabildiği uygun hastanelere hızlı şekilde ulaştırılmaları gerekiyor.”
Tedavinin nedene yönelik uygulandığını vurgulayan Dr. Nebahat Bilici, “Örneğin hastada ‘atriyal fibrilasyon’ gibi bir ritim bozukluğu veya geçirilmiş kalp kapak ameliyatı varsa antikoagülan, bir başka deyişle kanın pıhtılaşmasını önleyen tedavi uygulanıyor. Eğer inmeden şah damarında ileri darlığa yol açan bir plak sorumluysa, bu damarın cerrahi yolla veya stentle açılması öneriliyor. Sonuç olarak tedavi ve yaklaşım hastadan hastaya değişiyor.”
Yanlış: İnme sadece ileri yaşta görülür
Doğrusu: Yaş ilerledikçe risk artsa da inme her yaşta görülebiliyor. Öyle ki inmelerin tahmini yüzde 10'u 50 yaşın altındaki kişilerde gelişiyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, 50 yaşın altındaki kişilerde görülen inme nedenlerinden bazılarını şöyle sıralıyor:
Doğumsal kalp hastalıkları: Kalbin yapısal anomalileri veya düzensiz kalp ritimlerine yol açan kalbin yapısal bozuklukları inme riskini artırıyor.
Kanama-pıhtılaşma bozuklukları: Orak hücre anemisi ve deforme olmuş orak hücre şeklindeki kan hücreleri atardamar ile damarları tıkayabiliyor ve felç riskini önemli ölçüde artırabiliyor. Gençlerde bu risk, orak hücre hastalığı olmayan birine göre 200 kat daha fazla oluyor.
Metabolik durumlar: Fabry hastalığı gibi durumlar; beyne kan sağlayan kan damarlarının daralması, yüksek tansiyon veya anormal kolesterol seviyeleri gibi inme risk faktörlerinin gelişmesine neden olabiliyor.
Vaskülit: Kan damar (atar damar, toplar damar ve kılcal damar) duvarlarının iltihabı; damarlarda kalınlaşma, daralma ve zayıflama gibi değişiklikler yaparak damarların hasarlanmalarına yol açabiliyor. Bunun sonucunda damarın beslediği doku ve organlara kan akışı sınırlanacağı için bu bölümlerde hasar oluşuyor.
Alkol–madde bağımlılığı: Alkol ile madde bağımlılığı da inmenin diğer nedenlerini oluşturuyor.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın