Eski Milli Futbolcu, teknik direktör Bülent Ünder D-Smart ekranlarında yayınlanan “Gündem Özel” programına konuk oldu. Faik Gürses’in sorularını yanıtlayan Ünder, özetle şunları söyledi:
“Risk almadan başarıya ulaşamazsınız”
Futbolculuk dönemimde Avrupa Kupaları’na sadece birinciler gidebiliyordu. İkinci olmak içimizde burukluk yaratıyordu. Devre arası kampında, televizyonda kupanın özü meydana çıkınca biz bu turnuvaya girebilir miyiz diye düşünmeye başladık.
Galatasaray’da, sezon başında birbirini tanımayan bir oyuncu grubu vardı. Ancak maçları izlerken takımda bir ışık olduğunu görebiliyorduk. Okan Buruk sezon başında çok fazla eleştiri almasına rağmen hiç sesini çıkarmadı. Camiaya sakinlik mesajı vererek, takıma birlik ve beraberliği aşılayarak takımı bizim istediğimiz seviyeye ulaştırdı. Ancak tam anlamıyla düzlüğe çıkmak için biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Galatasaray takımında, rakip analizi yapılırken ilk 11 de oynayan oyuncu grubu da değişkenlik gösteriyor. Fenerbahçe maçında rakipten kazanılan topları hızlı bir şekilde hücuma kazandırarak sonuca gittiler. Bu çok riskli bir oyun tarzıdır ancak risk almadan da başarıya ulaşamazsınız.
Oyuncu grubu, ilk 11 de oynamadığı zaman bu durumu problem etmiyor. Juan Mata bile oyuna genelde sonradan girmesine rağmen sorun yaratmıyor. Bir takımda bunu sağladığınız zaman başarı gelmemesi mümkün değil.
Galatasaray’ın hangi mevkiilere karşı bir zaafı varsa onlar giderilmelidir. Bana göre bir sıkıntı yok ancak ‘her ihtimale karşı transferleri’ yapılabilir. 6-7 Futbolcuya teklif geliyorsa dahi işin içine çomak sokmaya gerek yok. Bugün gelen teklif sezon sonu da gelir.
Türkiye’de şampiyon olduğunuz zaman, ekonomik olarak rahatlamıyorsunuz. Avrupa Kupaları’na katılınca 2 galibiyetle o ekonomik rahatlığa ulaşabiliyorsunuz. Bu yüzden bütçenin dengesini iyi kurmak ve doğru kullanmak gerekiyor.
Ahmet Keskinkılıç, bir futbolcunun nasıl bir oyuncu olacağını üçüncü günden sonra söyleyebilen bir adamdı. 14-16 Yaş grubunun başına geçtiğim zaman bir serzenişte bulunmuştum. Bana, sen karıştırma bu takımda çok yetenekli futbolcular var dedi. Gerçekten de öyle oldu, Bülent Korkmaz, Tugay Kerimoğlu gibi isimler o takımdan çıktı. Zeytinburnu’nda oynayan bir çocuktan bahsediyordu. Bizim takım da o çocuğu transfer etmek istiyordu. Dönemin Zeytinburnu Belediye Başkanı da Fenerbahçeli olduğu için, bu çocuğu oraya götürmek istiyordu. En sonunda babası beni arayıp ‘ne yapalım hocam’ diye sordu. Oğlunun lisansını alıp gelip bizim kulübe bırakmasını söyledim. Emre Belözoğlu’nun Galatasaray’a transferi bu şekilde gerçekleşti.
Kulüp başkanlarının artık daha seviyeli tartışmalara girmeleri lazım. Sonuçta kültürlü ve elit insanlar. Bu tarz gerginliklerden taraftarlar da kendilerine bir paye çıkarır. Ekran karşısında herkes karşısındakini eleştiriyor ancak toplantı salonunda bir araya geldiklerinde sarılıyorlar. Demekki o kadar lafı etmeden önce bir araya gelip bir karar alınsa, her iki takıma fayda sağlayacağı gibi, alt liglere kadar olumlu etki eder.
Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe rekabeti, Türkiye’nin tartışmasız en iyi rekabetleridir. Zamanında biz maç yapardık sonra gider aynı mekanda hep beraber yemek yerdik. Biz böyle büyüdük ve bizimle beraber olan insanları da bu şekilde büyütmeye çalıştık ancak günümüzün yöneticilerinin el frenini çekmesi gerekiyor. Birbirimize saldırmanın bir anlamı yok.
Kulüp başkanlarının barış dolu mesajlar vermesi, tribündeki taraftarları da olumlu bir şekilde etkileyecektir. Bizim dönemimizdeki saygı dolu mesajlar ne yazıktır ki günümüzde yok.
Kaynak: (BYZHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın