Kentlerde kullanılan herbisitler kanser yapıyor, hormon sistemine zarar veriyor. Oturduğunuz sitenin bahçesinde dinlenirken, yemyeşil çimle kaplı parkta piknik yaparken ya da çimenlerin üzerinde çocuğunuzla oynarken yavaş yavaş zehirleniyor olabilirsiniz. Çünkü yol kenarlarından okul ve site bahçelerine, parklardan piknik alanlarına kadar, kentlerdeki yeşil alanlarda kullanılan ot öldürücü (herbisit) kimyasallar ve diğer tarım zehirleri (pestisitler) insan sağlığını ve doğal varlıkları tehdit ediyor. Tarım zehirleri içinde en çok kullanılan ot öldürücüler (herbisitler), muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılmasına ve özellikle çocukların hormon sistemini altüst etmesine rağmen kentlerde de kullanılıyor. Glifosat, kentlerde ve endüstriyel tarımda en çok kullanılan pestisit etken maddelerinden biri. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu, 2015 yılında glifosat için “muhtemel kanserojen” uyarısında bulundu. Uluslararası Pestisit Eylem Ağı (PAN International), çeşitli araştırma raporlarına dayanarak glifosatın insan sağlığı açısından başka birçok zararına dikkat çekiyor. ABD başta olmak üzere çeşitli ülkelerde açılan davalar sebebiyle, glifosat üreten firma milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalırken, Türkiye’de bu zehirin yasaklanması için açılan davada mahkeme önce yasaklama yönünde karar verdi, ancak Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili firmanın sonucu istinafa taşımasıyla ilerleyen süreçte karar bozuldu. Türkiye’de yaşayanlar da dünyadaki birçok ülke vatandaşı gibi bu zehirden etkilenmeye mahkûm edildi. Biyosidal ürünler insan sağlığını ve doğal varlıkları tehdit ediyor Yapılan araştırmalara göre, kentsel alanlarda kullanılan pestisitler, tarım alanlarında olduğundan daha yoğun bir biçimde yeraltı sularına karışıyor. Türkiye’de içme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikrokirleticinin 33’ünün pestisit olduğu ortaya çıktı. Parklar, okullar, siteler, yol kenarları, piknik alanları ve ticari alanlar dahil pek çok yerde tarım zehirleri ile aynı aktif maddelere sahip, Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan biyosidal ürünler* kullanılıyor. 2018 yılında, İtalya’da, Güney Tirol’deki 19 çocuk oyun alanından, dört okul bahçesinden ve bir pazar yerinden alınan 96 çim örneği pestisitlerin yaşam alanlarına nasıl yayıldığını gözler önüne seriyor. Güney Tirol Eyaleti Sağlık Hizmetleri tarafından analiz edilen örneklere bakıldığında, düşük miktarlarda olsa da tespit edilen 32 pestisit etken maddesinin 76’sında endokrin sistemi bozucu kimyasallar bulunduğu belirtiliyor. 2018’de İngiltere’de yapılan bir araştırma ise, ülkenin tüm şehirlerinde 38 farklı pestisitin kullanıldığını gösterdi. Bu pestisitlerin çoğunun herbisit (bir kısmı olası ya da muhtemel kanserojen) olduğu, ancak listede fungisitler, insektisitler ve bitki büyüme düzenleyicilerin de bulunduğu açıklandı. Hamile kadınları ve çocukları daha çok etkiliyor Konvansiyonel gıdalar ile sürekli olarak maruz kalınan zehirli kimyasalların, gelişme çağındakiler için etkisi çok daha büyük. ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, “Nispeten küçük boyutları nedeniyle, aynı miktardaki bir kimyasalın bir çocuk için, yetişkinlere kıyasla 10 kat daha fazla toksik olması muhtemel.” 2017 yılında BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan Gıda Hakkı Özel Sözcüsü Schutter’in raporu da tarım zehirlerinin bebeklere yönelik risklerine dikkat çekiyor: “Pestisitlere maruz kalan hamile kadınların düşük yapma, erken doğum ve doğuştan gelen bozukluklarla karşılaşma riski daha yüksek. Yeni doğanların göbek kordonu ve ilk dışkılarında birçok tarım zehirinden oluşan bir karışım bulunuyor. Hamile kadınlardan aktarılan pestisit etkileri, lösemi ve diğer kanser türlerinin yanı sıra, otizm ve solunum hastalıkları riskini de artırıyor.” Sofradaki gıdaya ve musluk suyuna kadar gelen, anne sütünde rastlanan, çocukların hormon ve sinir sistemine zarar veren, gelişim bozukluklarına sebep olan; dolayısıyla kanser gibi pek çok hastalığa yol açan bu herbisitlerin ve pestisitlerin kentlerde kullanımına kimin karar verdiği; belediyeler, özel sektör ve site yönetimlerinin bu zehirleri neden hâlâ kullandığı merak konusu. Oysa kaldırımlarda veya boş arazilerde çıkan bitkilere müdahale etmeyip olduğu gibi bırakmak daha ekolojik, sağlıklı ve ekonomik. Üstelik gerekli olduğu durumlarda mekanik ve fiziksel alternatif teknikler ve ekipman ile malçlama, buhar ve sıcak köpük uygulamaları gibi birçok alternatif yöntem bulunuyor. “Belediyelere ve halkımıza çağrıda bulunuyoruz” Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) ortaklığı ve Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı (ZSPEA) işbirliğiyle 1 Nisan 2021’de başlattığı ve AB Sivil Toplum Diyaloğu Programı VI kapsamında desteklenen “Zehirsiz Kentlere Doğru” projesi ile, kentlerde kullanılan pestisit ve biyosidal ürünlerin zararlarına dikkat çekerken, bu kimyasallara alternatif olan sağlıklı ve ekolojik önerileri belediyeler ile işbirliği içinde yaygınlaştırmayı planlıyor. AB Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi, 2030 yılı itibari ile hassas olarak nitelendirilen kentsel yeşil alanlarda pestisit kullanımını tamamen kaldırmayı hedefliyor. Avrupa ve dünyada birçok belediye, bölge veya ülke, kendi vatandaşları için bu konuda önemli adımlar atıyor: Fransa’da 1 Ocak 2017 tarihi itibarıyla yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve devletin, park gibi yeşil alanlarda pestisit kullanması yasaklandı. Dolayısıyla, Fransız belediyeleri bu alanlarda pestisit kullanamaz. 2019'dan itibaren özel bahçelerde de pestisit kullanımı yasaklandı. Yasak, 2022'de mezarlıklar, spor sahaları, kamp alanları ve halkın erişebildiği diğer özel alanları da kapsayacak şekilde genişletilecek.Lüksemburg’ta 1 Ocak 2016'dan itibaren kamusal alanlarda pestisit kullanımını durdurma kararı alındı.Almanya'da, pestisit yasasına göre, tarım dışı arazilerde -istisnai durumlar haricinde- pestisitlerin kullanılması yasaklandı.Proje kapsamında belediyeler ile gerçekleştirilen “Durum Analiz Anketi” ve yapılan birebir görüşmeler, benzer çalışma, çaba ve niyetlerin Türkiye’deki pek çok belediye için de söz konusu olduğunu gösteriyor. Buğday Derneği, sağlıklı, biyolojik çeşitliliği destekleyen, daha yeşil ve ekolojik bir dönüşüm için tüm belediyeleri zehirsiz kentler olmaya ve tüm halkı yakında başlayacak “Zehirsiz Kentlere Doğru” Kampanyası'nın takipçisi ve destekçisi olmaya davet ediyor. *Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayan, uzaklaştıran, zararsız kılan ya da yok eden kimyasal veya biyolojik etki gösteren ürünlerdir.Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Kentlerde kullanılan herbisitler kanser yapıyor, hormon sistemine zarar veriyor.
Oturduğunuz sitenin bahçesinde dinlenirken, yemyeşil çimle kaplı parkta piknik yaparken ya da çimenlerin üzerinde çocuğunuzla oynarken yavaş yavaş zehirleniyor olabilirsiniz. Çünkü yol kenarlarından okul ve site bahçelerine, parklardan piknik alanlarına kadar, kentlerdeki yeşil alanlarda kullanılan ot öldürücü (herbisit) kimyasallar ve diğer tarım zehirleri (pestisitler) insan sağlığını ve doğal varlıkları tehdit ediyor.
Tarım zehirleri içinde en çok kullanılan ot öldürücüler (herbisitler), muhtemel kanserojen olarak sınıflandırılmasına ve özellikle çocukların hormon sistemini altüst etmesine rağmen kentlerde de kullanılıyor.
Glifosat, kentlerde ve endüstriyel tarımda en çok kullanılan pestisit etken maddelerinden biri. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu, 2015 yılında glifosat için “muhtemel kanserojen” uyarısında bulundu. Uluslararası Pestisit Eylem Ağı (PAN International), çeşitli araştırma raporlarına dayanarak glifosatın insan sağlığı açısından başka birçok zararına dikkat çekiyor.
ABD başta olmak üzere çeşitli ülkelerde açılan davalar sebebiyle, glifosat üreten firma milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalırken, Türkiye’de bu zehirin yasaklanması için açılan davada mahkeme önce yasaklama yönünde karar verdi, ancak Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili firmanın sonucu istinafa taşımasıyla ilerleyen süreçte karar bozuldu. Türkiye’de yaşayanlar da dünyadaki birçok ülke vatandaşı gibi bu zehirden etkilenmeye mahkûm edildi.
Biyosidal ürünler insan sağlığını ve doğal varlıkları tehdit ediyor
Yapılan araştırmalara göre, kentsel alanlarda kullanılan pestisitler, tarım alanlarında olduğundan daha yoğun bir biçimde yeraltı sularına karışıyor. Türkiye’de içme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikrokirleticinin 33’ünün pestisit olduğu ortaya çıktı.
Parklar, okullar, siteler, yol kenarları, piknik alanları ve ticari alanlar dahil pek çok yerde tarım zehirleri ile aynı aktif maddelere sahip, Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan biyosidal ürünler* kullanılıyor. 2018 yılında, İtalya’da, Güney Tirol’deki 19 çocuk oyun alanından, dört okul bahçesinden ve bir pazar yerinden alınan 96 çim örneği pestisitlerin yaşam alanlarına nasıl yayıldığını gözler önüne seriyor. Güney Tirol Eyaleti Sağlık Hizmetleri tarafından analiz edilen örneklere bakıldığında, düşük miktarlarda olsa da tespit edilen 32 pestisit etken maddesinin 76’sında endokrin sistemi bozucu kimyasallar bulunduğu belirtiliyor. 2018’de İngiltere’de yapılan bir araştırma ise, ülkenin tüm şehirlerinde 38 farklı pestisitin kullanıldığını gösterdi. Bu pestisitlerin çoğunun herbisit (bir kısmı olası ya da muhtemel kanserojen) olduğu, ancak listede fungisitler, insektisitler ve bitki büyüme düzenleyicilerin de bulunduğu açıklandı.
Hamile kadınları ve çocukları daha çok etkiliyor
Konvansiyonel gıdalar ile sürekli olarak maruz kalınan zehirli kimyasalların, gelişme çağındakiler için etkisi çok daha büyük. ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, “Nispeten küçük boyutları nedeniyle, aynı miktardaki bir kimyasalın bir çocuk için, yetişkinlere kıyasla 10 kat daha fazla toksik olması muhtemel.”
2017 yılında BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan Gıda Hakkı Özel Sözcüsü Schutter’in raporu da tarım zehirlerinin bebeklere yönelik risklerine dikkat çekiyor: “Pestisitlere maruz kalan hamile kadınların düşük yapma, erken doğum ve doğuştan gelen bozukluklarla karşılaşma riski daha yüksek. Yeni doğanların göbek kordonu ve ilk dışkılarında birçok tarım zehirinden oluşan bir karışım bulunuyor. Hamile kadınlardan aktarılan pestisit etkileri, lösemi ve diğer kanser türlerinin yanı sıra, otizm ve solunum hastalıkları riskini de artırıyor.”
Sofradaki gıdaya ve musluk suyuna kadar gelen, anne sütünde rastlanan, çocukların hormon ve sinir sistemine zarar veren, gelişim bozukluklarına sebep olan; dolayısıyla kanser gibi pek çok hastalığa yol açan bu herbisitlerin ve pestisitlerin kentlerde kullanımına kimin karar verdiği; belediyeler, özel sektör ve site yönetimlerinin bu zehirleri neden hâlâ kullandığı merak konusu. Oysa kaldırımlarda veya boş arazilerde çıkan bitkilere müdahale etmeyip olduğu gibi bırakmak daha ekolojik, sağlıklı ve ekonomik. Üstelik gerekli olduğu durumlarda mekanik ve fiziksel alternatif teknikler ve ekipman ile malçlama, buhar ve sıcak köpük uygulamaları gibi birçok alternatif yöntem bulunuyor.
“Belediyelere ve halkımıza çağrıda bulunuyoruz”
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) ortaklığı ve Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı (ZSPEA) işbirliğiyle 1 Nisan 2021’de başlattığı ve AB Sivil Toplum Diyaloğu Programı VI kapsamında desteklenen “Zehirsiz Kentlere Doğru” projesi ile, kentlerde kullanılan pestisit ve biyosidal ürünlerin zararlarına dikkat çekerken, bu kimyasallara alternatif olan sağlıklı ve ekolojik önerileri belediyeler ile işbirliği içinde yaygınlaştırmayı planlıyor.
AB Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi, 2030 yılı itibari ile hassas olarak nitelendirilen kentsel yeşil alanlarda pestisit kullanımını tamamen kaldırmayı hedefliyor. Avrupa ve dünyada birçok belediye, bölge veya ülke, kendi vatandaşları için bu konuda önemli adımlar atıyor:
Fransa’da 1 Ocak 2017 tarihi itibarıyla yerel yönetimler, kamu kuruluşları ve devletin, park gibi yeşil alanlarda pestisit kullanması yasaklandı. Dolayısıyla, Fransız belediyeleri bu alanlarda pestisit kullanamaz. 2019'dan itibaren özel bahçelerde de pestisit kullanımı yasaklandı. Yasak, 2022'de mezarlıklar, spor sahaları, kamp alanları ve halkın erişebildiği diğer özel alanları da kapsayacak şekilde genişletilecek.
Lüksemburg’ta 1 Ocak 2016'dan itibaren kamusal alanlarda pestisit kullanımını durdurma kararı alındı.
Almanya'da, pestisit yasasına göre, tarım dışı arazilerde -istisnai durumlar haricinde- pestisitlerin kullanılması yasaklandı.
Proje kapsamında belediyeler ile gerçekleştirilen “Durum Analiz Anketi” ve yapılan birebir görüşmeler, benzer çalışma, çaba ve niyetlerin Türkiye’deki pek çok belediye için de söz konusu olduğunu gösteriyor.
Buğday Derneği, sağlıklı, biyolojik çeşitliliği destekleyen, daha yeşil ve ekolojik bir dönüşüm için tüm belediyeleri zehirsiz kentler olmaya ve tüm halkı yakında başlayacak “Zehirsiz Kentlere Doğru” Kampanyası'nın takipçisi ve destekçisi olmaya davet ediyor.
*Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde zararlı organizmaların hareketlerini kısıtlayan, uzaklaştıran, zararsız kılan ya da yok eden kimyasal veya biyolojik etki gösteren ürünlerdir.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın