Ömer Faruk Başaran, konuyla ilgili yayımladığı mesajda şu ifadelere yer verdi: ABD yönetimi, Türk-Amerikan ilişkilerine bugün hakim olansıkıntılı konjonktürü istismar çabalarına imkan vermemeli, yaşanan tarihi acıların iç siyaset malzemesi yapmamalı, ABD’nin karşılıklı empatiye dayalı bir diyalog sürecine ve barışvizyonuna katkıda bulunmalıydı. ABD Başkanı Joe Biden’ın, bunun aksine subjektif ve tek yanlı tarih yorumlarına dayalı“soykırım” açıklamasında bulunmasını şiddetle kınıyoruz. Siyasi istismara dayalı bu açıklamanın ikili ilişkilere, Kafkasya’da bölgesel barışa ve Türk ve Ermeni toplumları arasındakurulabilecek yeni bir diyalog zeminine darbe vurmuş olduğuaçıktır. Ayrıca bu açıklamada Birinci Dünya Savaşındamilletimizin verdiği kayıplara ve Asala terör örgütününsaldırılarında hayatlarını kaybeden masum diplomatlarımıza vesivillere hiçbir atıfta bulunulmamış olması ABD Başkanınıntemel amacının bir tarihi gerçeklik arayışı değil, milletimizedönük haksız bir yargılama çabası olduğunu açıkça ortayakoymaktadır. ASİAD olarak bu haksız ve hasmane açıklama karşısında yetkilimakamlarca yapılacak diplomatik girişimlere ve atılacak doğruadımlara destek vereceğimizi ve dayanışma içinde olacağımızıbeyan ederiz. Ancak, yarım asrı aşan kararlı bir diplomatikmücadele sonrasında gelinen bu son derece onur kırıcı tablodakoalisyon iktidarının hamasete dayalı, irrasyonel, bilgi vedonanımdan uzak ve teslimiyetçi yaklaşımlarının payı büyüktür. Dış politikada tarafların gösterdiği tepkiler ülkelerin genelitibarına göre şekillenmektedir. Böylesi bir açıklamanın 100. Yılgibi sembolik bir tarihte yapılmadığı halde şimdi yapılabiliyorolması, 2015’ten bu yana dış politikada kaybedilen itibarın vesarsılan caydırıcılığın bir göstergesidir. Öte yandan, bir önceki ABD Başkanı’nın “aptal olma” hitabına hak ettiği tepkinin gösterilmemiş olması, aylardır bir telefon görüşmesi içinneredeyse yalvarır bir tavır sergilenmesi ve nihayet telefon görüşmesinin açık bir mesaj ve istiskal niteliği taşıyacak şekilde 24 Nisan’dan bir gün önce gelmesinin de kabullenilmesimilletimizi temsile yakışmayan edilgen ve teslimiyetçi tutumunbir yansımasıdır. Bütün bu itibar kaybı, teslimiyetçi ruh hali vediplomatik rasyonaliteden kopuş ABD’deki lobileri ve ABD Başkanı’nı cesaretlendiren unsurlar olmuştur. Şimdi yapılması gereken bir taraftan ülkemize yeniden itibarkazandıracak bir dış politika stratejisinin benimsenmesi, evrenselgeçerliliği olan bir söylemin inşa edilmesi ve tarihi olayların tektaraflı yorumlanmasını engelleyecek şekilde ortak acılarıpaylaşmayı amaç edinen “adil hafıza” ilkesine dayalı cesur veproaktif bir eylem planının hayata geçirilmesidir. Asırlarca birlikte yaşadığımız Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğuhalklarıyla omuz omuza karşılıklı anlayışa dayalı yeni birbölgesel düzen misyonu doğrultusunda çaba sarf etmek üçüncü tarafların siyasi istismarını engelleyecek yegane yoldur.Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Ömer Faruk Başaran, konuyla ilgili yayımladığı mesajda şu ifadelere yer verdi:
ABD yönetimi, Türk-Amerikan ilişkilerine bugün hakim olansıkıntılı konjonktürü istismar çabalarına imkan vermemeli, yaşanan tarihi acıların iç siyaset malzemesi yapmamalı, ABD’nin karşılıklı empatiye dayalı bir diyalog sürecine ve barışvizyonuna katkıda bulunmalıydı. ABD Başkanı Joe Biden’ın, bunun aksine subjektif ve tek yanlı tarih yorumlarına dayalı“soykırım” açıklamasında bulunmasını şiddetle kınıyoruz. Siyasi
istismara dayalı bu açıklamanın ikili ilişkilere, Kafkasya’da bölgesel barışa ve Türk ve Ermeni toplumları arasındakurulabilecek yeni bir diyalog zeminine darbe vurmuş olduğuaçıktır. Ayrıca bu açıklamada Birinci Dünya Savaşındamilletimizin verdiği kayıplara ve Asala terör örgütününsaldırılarında hayatlarını kaybeden masum diplomatlarımıza vesivillere hiçbir atıfta bulunulmamış olması ABD Başkanınıntemel amacının bir tarihi gerçeklik arayışı değil, milletimizedönük haksız bir yargılama çabası olduğunu açıkça ortayakoymaktadır.
ASİAD olarak bu haksız ve hasmane açıklama karşısında yetkilimakamlarca yapılacak diplomatik girişimlere ve atılacak doğruadımlara destek vereceğimizi ve dayanışma içinde olacağımızıbeyan ederiz. Ancak, yarım asrı aşan kararlı bir diplomatikmücadele sonrasında gelinen bu son derece onur kırıcı tablodakoalisyon iktidarının hamasete dayalı, irrasyonel, bilgi vedonanımdan uzak ve teslimiyetçi yaklaşımlarının payı büyüktür. Dış politikada tarafların gösterdiği tepkiler ülkelerin genelitibarına göre şekillenmektedir. Böylesi bir açıklamanın 100. Yılgibi sembolik bir tarihte yapılmadığı halde şimdi yapılabiliyorolması, 2015’ten bu yana dış politikada kaybedilen itibarın vesarsılan caydırıcılığın bir göstergesidir. Öte yandan, bir önceki ABD Başkanı’nın “aptal olma” hitabına hak ettiği tepkinin gösterilmemiş olması, aylardır bir telefon görüşmesi içinneredeyse yalvarır bir tavır sergilenmesi ve nihayet telefon görüşmesinin açık bir mesaj ve istiskal niteliği taşıyacak şekilde 24 Nisan’dan bir gün önce gelmesinin de kabullenilmesimilletimizi temsile yakışmayan edilgen ve teslimiyetçi tutumunbir yansımasıdır. Bütün bu itibar kaybı, teslimiyetçi ruh hali vediplomatik rasyonaliteden kopuş ABD’deki lobileri ve ABD Başkanı’nı cesaretlendiren unsurlar olmuştur.
Şimdi yapılması gereken bir taraftan ülkemize yeniden itibarkazandıracak bir dış politika stratejisinin benimsenmesi, evrenselgeçerliliği olan bir söylemin inşa edilmesi ve tarihi olayların tektaraflı yorumlanmasını engelleyecek şekilde ortak acılarıpaylaşmayı amaç edinen “adil hafıza” ilkesine dayalı cesur veproaktif bir eylem planının hayata geçirilmesidir. Asırlarca birlikte yaşadığımız Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğuhalklarıyla omuz omuza karşılıklı anlayışa dayalı yeni birbölgesel düzen misyonu doğrultusunda çaba sarf etmek üçüncü tarafların siyasi istismarını engelleyecek yegane yoldur.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın