Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzerindeki herkesin iki yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir taranmasını önermektedir" dedi. Eskiden sadece riskli bireylerin diyabet yönünden tarandıklarına dikkat çeken Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin taranması ile yetinilmeyerek kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzerindeki herkesin iki yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir taranmasını önermektedir. Toplumumuzdaki diyabet sıklığı yüzde 13.2’ye ulaşmıştır” açıklamasında bulundu.14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle önemli açıklamalarda bulunan ve 2021’in diyabet hastalarında kullanılan insülinin keşfinin 100’üncü yılı olduğunu hatırlatan Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “İnsülinin keşfinin 100’üncü yılına ulaştığımız bu yılın diyabet açısından ayrı bir anlamı var. Çünkü bu geçtiğimiz bir asırlık sürede diyabet ile mücadelede büyük yol kat edildi” dedi.Geçmişte şeker hastalığı tanısı alan kişilerin hızla öldüklerini ve hastalığın seyrinin durdurulamadığını ifade eden Prof. Dr. Semir Paşa, tıptaki gelişmeler sayesinde önce şeker hastalarının hayata tutunmalarının sağlandığını, daha sonraki dönemde ise gün geçtikçe hastalığın tipleri, hedef organlar üzerindeki etkileri, tedavi yöntemleri ve alınabilecek tedbirlerde hastaların yararına önemli mesafe kaydedildiğini belirtti. ŞEKER HASTALIĞI KONUSUNDA UZMANLIK ARTTIİç Hastalıklarından sonra oluşturulan yan dallardan biri olan Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın şeker hastalığı için önemli bir yere sahip olduğundan bahseden Prof. Dr. Semir Paşa, “Zaman içinde Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı içinde ayrı bir alt dal olarak diyabetolojinin doğmasına ve bu konu ile ilgilenen, uzmanlaşan birçok bilim insanı ve kuruluşun oluşmasına şahit olduk” ifadelerini kullandı.ÇOK KALORİLİ BESLENME VE AZALAN EGZERSİZ DİYABET NEDENİDiyabet hastalığında insülin eksikliği, insülin etkisine direnç veya her ikisinin birlikteliği nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığını belirten Prof. Dr. Semir Paşa, şu bilgileri paylaştı:“Sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığı olan diyabete artan ilginin önemli nedenlerinden biri de diyabet pandemisidir. Pandemi kelimesini Covid-19 nedeni ile medya ve toplumumuz son zamanlarda çok sık duymaya başladı. Halbuki, bu kelime endokrinolojide diyabetin tanımında uzun zamandır sıklıkla kullanılmaktaydı. Modern çağda giderek artan kalori alımı ve azalan egzersiz gibi yaşam tarzımızda oluşan olumsuz değişiklikler tüm dünyada insülin direnci ile ortaya çıkan metabolik sendroma, obeziteye ve devamında diyabete neden olmaktadır. 1997’de Türkiye’de toplumun yüzde 7.2’si diyabetik ve yüzde 6.7’sı insülin direnci aşamasındaki prediyabetik bireylerden oluşmakta iken 2010 yılında diyabetiklerin oranının yüzde 13.7’ye ve prediyabetiklerin ise yüzde 13.9’a yükselmesi, artan hastalık sıklığını göstermektedir. Bu oranlar dünyada benzer şekilde artarak hastalığı küresel bir salgın haline dönüştürmüştür.”OBEZLER VE 40 YAŞ ÜZERİNDEKİ HERKES TARANMALIDaha önceleri sadece riskli kişilerin veya diyabeti düşündürecek ağızda kuruma, çok su içme, kilo kaybı, ayaklarda yanma ve iyileşmeyen yaralar gibi şikâyetleri olanların diyabet yönünden tarandıklarına değinen Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin taranması ile yetinilmeyerek kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzeri herkesin 2 yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir kez taranmasını önermektedir” diye konuştu.ERKEN TANI VE DÜZENLİ TEDAVİNİN KORUYUCU OLDUĞU UNUTULMAMALIDiyabetin uygun olmayan yaşam tarzının dışında genetik yatkınlık, ilaçlar, hastalıklar, uzamış ömür, çevresel etkenler gibi pek çok sebeple ilişkili olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Semir Paşa, “Özellikle ailesinde diyabet olan, obez veya fazla kilolu, kan basıncı yüksek (hipertansif), iri bebek doğurmuş veya gebelikte şekeri yükselmiş olan, yumurtalıklarda kistleri olan, kolesterolü yüksek, kalp hastalığı veya inme hikâyesi olan hastaların bu konuda çok daha duyarlı olmaları gerekir. Erken tanı ve düzenli tedavi ile diyabet hastalıklarının kontrol altına alınmasının; bu kişileri uzun dönemde bazı ciddi kalp-damar hastalıklarından, böbrek yetersizliğinden, şekere bağlı körlükten ve ayak yaralarından koruyacağı unutulmamalıdır” diyerek uyarılarını noktaladı. Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzerindeki herkesin iki yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir taranmasını önermektedir" dedi.
Eskiden sadece riskli bireylerin diyabet yönünden tarandıklarına dikkat çeken Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin taranması ile yetinilmeyerek kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzerindeki herkesin iki yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir taranmasını önermektedir. Toplumumuzdaki diyabet sıklığı yüzde 13.2’ye ulaşmıştır” açıklamasında bulundu.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle önemli açıklamalarda bulunan ve 2021’in diyabet hastalarında kullanılan insülinin keşfinin 100’üncü yılı olduğunu hatırlatan Medical Park Çanakkale Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Semir Paşa, “İnsülinin keşfinin 100’üncü yılına ulaştığımız bu yılın diyabet açısından ayrı bir anlamı var. Çünkü bu geçtiğimiz bir asırlık sürede diyabet ile mücadelede büyük yol kat edildi” dedi.
Geçmişte şeker hastalığı tanısı alan kişilerin hızla öldüklerini ve hastalığın seyrinin durdurulamadığını ifade eden Prof. Dr. Semir Paşa, tıptaki gelişmeler sayesinde önce şeker hastalarının hayata tutunmalarının sağlandığını, daha sonraki dönemde ise gün geçtikçe hastalığın tipleri, hedef organlar üzerindeki etkileri, tedavi yöntemleri ve alınabilecek tedbirlerde hastaların yararına önemli mesafe kaydedildiğini belirtti.
ŞEKER HASTALIĞI KONUSUNDA UZMANLIK ARTTI
İç Hastalıklarından sonra oluşturulan yan dallardan biri olan Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın şeker hastalığı için önemli bir yere sahip olduğundan bahseden Prof. Dr. Semir Paşa, “Zaman içinde Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı içinde ayrı bir alt dal olarak diyabetolojinin doğmasına ve bu konu ile ilgilenen, uzmanlaşan birçok bilim insanı ve kuruluşun oluşmasına şahit olduk” ifadelerini kullandı.
ÇOK KALORİLİ BESLENME VE AZALAN EGZERSİZ DİYABET NEDENİ
Diyabet hastalığında insülin eksikliği, insülin etkisine direnç veya her ikisinin birlikteliği nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığını belirten Prof. Dr. Semir Paşa, şu bilgileri paylaştı:
“Sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığı olan diyabete artan ilginin önemli nedenlerinden biri de diyabet pandemisidir. Pandemi kelimesini Covid-19 nedeni ile medya ve toplumumuz son zamanlarda çok sık duymaya başladı. Halbuki, bu kelime endokrinolojide diyabetin tanımında uzun zamandır sıklıkla kullanılmaktaydı. Modern çağda giderek artan kalori alımı ve azalan egzersiz gibi yaşam tarzımızda oluşan olumsuz değişiklikler tüm dünyada insülin direnci ile ortaya çıkan metabolik sendroma, obeziteye ve devamında diyabete neden olmaktadır. 1997’de Türkiye’de toplumun yüzde 7.2’si diyabetik ve yüzde 6.7’sı insülin direnci aşamasındaki prediyabetik bireylerden oluşmakta iken 2010 yılında diyabetiklerin oranının yüzde 13.7’ye ve prediyabetiklerin ise yüzde 13.9’a yükselmesi, artan hastalık sıklığını göstermektedir. Bu oranlar dünyada benzer şekilde artarak hastalığı küresel bir salgın haline dönüştürmüştür.”
OBEZLER VE 40 YAŞ ÜZERİNDEKİ HERKES TARANMALI
Daha önceleri sadece riskli kişilerin veya diyabeti düşündürecek ağızda kuruma, çok su içme, kilo kaybı, ayaklarda yanma ve iyileşmeyen yaralar gibi şikâyetleri olanların diyabet yönünden tarandıklarına değinen Prof. Dr. Semir Paşa, “Dünya Sağlık Örgütü, diyabet sıklığının yüzde 10’un üzerinde olduğu toplumlarda riskli bireylerin taranması ile yetinilmeyerek kilosu ne olursa olsun 40 yaş üzeri herkesin 2 yılda bir, obezlerin ise daha erken yaşlardan başlayarak yılda bir kez taranmasını önermektedir” diye konuştu.
ERKEN TANI VE DÜZENLİ TEDAVİNİN KORUYUCU OLDUĞU UNUTULMAMALI
Diyabetin uygun olmayan yaşam tarzının dışında genetik yatkınlık, ilaçlar, hastalıklar, uzamış ömür, çevresel etkenler gibi pek çok sebeple ilişkili olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Semir Paşa, “Özellikle ailesinde diyabet olan, obez veya fazla kilolu, kan basıncı yüksek (hipertansif), iri bebek doğurmuş veya gebelikte şekeri yükselmiş olan, yumurtalıklarda kistleri olan, kolesterolü yüksek, kalp hastalığı veya inme hikâyesi olan hastaların bu konuda çok daha duyarlı olmaları gerekir. Erken tanı ve düzenli tedavi ile diyabet hastalıklarının kontrol altına alınmasının; bu kişileri uzun dönemde bazı ciddi kalp-damar hastalıklarından, böbrek yetersizliğinden, şekere bağlı körlükten ve ayak yaralarından koruyacağı unutulmamalıdır” diyerek uyarılarını noktaladı.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın