© Sektorel 2021

Verimlilik için tüketim kültürü değişmeli!

Kaynakların tasarruflu kullanımı, çevreye verilen zararı azaltarak doğal kaynakların daha uzun ömürlü kullanılmasına olanak sağlıyor. Verimlilik ilkelerine bağlı kalarak tüketim kültürünün değiştirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, kullanılmayan bilgisayarı kapatmak, odadan çıkarken ışığı kapatmak, evlerin muhafazalı bir şekilde inşa etmek, evden ayrılırken kombinin derecesini düşürmek gibi pratik uygulamaların sahip olduğumuz limitli kaynakların sürdürülebilirliğine katkı sağladığına dikkat çekiyor.

 

Dünyada tasarrufun önemine dikkat çekmek, refah seviyesini arttırmak, tüketimi değil biriktirmeyi teşvik etmek ve kaynakların sürdürülebilirliğini güçlendirmek amacıyla 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü olarak anılıyor. 1924’te Birinci Uluslararası Tasarruf Kongresi’nde kabul edilen Dünya Tasarruf Günü, insanları birikimlerini yastık altından çıkarıp bir bankada değerlendirme fikriyle tanıştırmak amacıyla ortaya çıktı.

 

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Endüstri Mühendisliği (İngilizce) Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak,  tasarruf ve kaynakların verimli kullanılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 

Tasarruflu kullanım çevreye verilen zararı azaltıyor

 

Dünyada sınırlı bulunan kaynakları kontrollü ve bilinçli tüketmenin her geçen gün daha da önem kazandığını kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Tasarruf ve kaynak verimliliği, artan nüfusla birlikte hızla azalan kaynakların doğru kullanımı konusunda dikkat çekilen konuların başındadır. Günlük yaşamımızda kullandığımız kaynakların üretilmesi aşamalarında doğada çevresel ve iklimsel etkiler oluşur. Kaynakların tasarruflu kullanımı çevreye verilen zararı azaltarak doğal kaynakların daha uzun ömürlü kullanılmasına olanak sağlar. Kaynakların tasarruflu kullanılması, ülkelerin gelişmesinde önemli ekonomik katkılar sağlar.” dedi.

 

Kaynak verimliliği, yeşil ekonominin oluşmasına destek oluyor

 

Günümüzde enerji üretiminde fosil yakıt kaynaklarına; endüstriyel gelişimde mineral kaynaklara ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Bu kaynakların tasarruflu kullanılarak süreç yönetimiyle çıktıya dönüştürülmesi ülkenin sosyoekonomik seviyesinin gelişmesini ve kendi öz kaynaklarıyla kendine yeten bir ülke olmasını sağlar. Kaynak verimliliği, döngüsel ve yeşil ekonominin oluşmasına destek olurken sürdürülebilir tüketim ve üretim olgusunun önemli bir parçasıdır.” diye konuştu.

 

Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Kaynakların ekonomideki akışı, sürdürülebilir kullanım seviyesinin en üst limitine ulaştığında uzun vadede ekonomik büyümeyi yakalamanın tek yolu kaynak verimliliğini aktif bir şekilde uygulamaktır. Kısacası bu durum aynı miktar kaynaktan daha fazla çıktı üretirken, tüketim ve israfı azaltmanın yollarını bulmak anlamına gelir.” dedi.

 

Rekabet kabiliyeti ve istihdam seviyesi artıyor

 

“Bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilmesi, çevresel etkilerin azaltılması ile sağlıklı bir çevrede yaşamanın getirdiği yaşam kalitesini arttırır” diyen Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Ayrıca, kaynak verimliliğinin teşvik edilmesiyle endüstrinin rekabet edebilme kabiliyeti ve istihdam seviyesi artar. Özellikle geri dönüşüm ve geri kazanım sektörleri bu sayede desteklenirken üretim için önemli olan hammaddelerin güvenli bir şekilde tedariki sağlanır. Kaynak verimliliği çerçevesinde çevre ve iklim dengesini sağlamak ve gelecek nesillere aktarmak için hammaddeler bilinçli bir şekilde kullanılmalıdır. Enerji, malzeme ve maliyet noktalarında uygulanacak olan kaynak verimliliği ile birçok alanda tasarruf sağlanarak oluşan ürün taleplerine başarılı bir şekilde cevap verilebilir.” diye konuştu.

 

Doğal döngünün devamı için kaynaklar tasarruflu ve verimli kullanılmalıdır

 

Kaynakların insanların kullanımına açılmasının, sınırlı olan kaynakların tükenmesi riskini de beraberinde getirdiğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Bireyler olarak doğal döngünün devam etmesi ve çevresel etkilerin minimum seviyelere indirilmesi için kaynakları tasarruflu ve verimli bir şekilde kullanmalıyız. Bu konuda bireyler bilinçlendirilerek sorumlu bir şekilde davranmaları sağlanmalıdır.” dedi.

 

Günlük yaşantıda küçük detaylarla gereksiz kullanım önlenebilir

 

Kişilerin günlük yaşantısında pratik ve basit uygulamalarla tüketim seviyesini optimize ederken gereksiz kullanımların önüne geçebileceğini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, “Örneğin; işimiz bittiğinde bilgisayarı kapatmak, odadan çıkarken ışığı kapatmak, evlerimizi muhafazalı bir şekilde inşa etmek, muslukların sorunsuz şekilde çalıştığından emin olmak, evden ayrılırken kombinin derecesini düşürmek gibi pratik uygulamalar sahip olduğumuz limitli kaynakların sürdürülebilirliğine katkı sağlar.” dedi.

 

Tüketim kültürünü değiştirmeliyiz

 

Dr. Bulak, “Toplum olarak üretilen seviyenin üzerinde tükettiğimiz şu günlerde çevreye daha duyarlı bir birey olarak kullandığımız malzeme ve araçların geri dönüşümüne önem vererek ekosistemi korumalıyız. Özellikle çalıştığımız ve yaşadığımız mekanlarda verimlilik ilkelerine bağlı kalarak tüketim kültürünü değiştirmeliyiz. Atık oluşumunu en aza indirirken malzemeleri ve kaynakları kullanımlarının sonunda ürün döngüsüne geri döndürerek değerlerini mümkün olduğunca uzun süre korumayı hedeflerken döngüsel ekonomiye destek vermeye çalışan bireyler haline gelmeliyiz.” dedi.

 

Kaynaklar verimli kullanılınca çevresel performans artıyor

 

Kaynakların tasarruflu ve verimli kullanımının işletmeler açısından çevresel performansın arttırılması ve maliyetlerin düşürülmesi ile finansal göstergelerin iyileştirilmesi noktasında avantaj sağladığını kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Muhammet Enis Bulak, sözlerini şöyle tamamladı:

 

“Bu doğrultuda firmalar süreçlerinde çevresel faktörleri de göz önünde bulundururken israfı minimize etmelidirler. Karar vericiler ve yöneticiler ise işletmelerde yatırımlarını kaynak verimliliğine yönlendirerek modern ve verimli teknolojileri üretim süreçlerine adapte etmelidirler. İşletmeler ancak verimli kaynak yönetim anlayışı ile ekonomik, çevresel ve sosyal dengeyi kurabilir ve sürdürülebilir gelişme hedeflerine ulaşır. 

 

Firma içi israflar araştırılıp önlenmeli

 

Firmalar kaynaklarını tasarruflu ve verimli kullanmak için üst seviyeden başlayarak tüm çalışanlarına konunun önemi hakkında bilgilendirme yapmalıdır. Daha sonra firma içi süreçlerde israfların hangi aşamalarda meydana geldiği araştırılmalıdır. Bu aşama sonrası gerekli aksiyonlar alınarak yazılı bir plan çerçevesinde görev tanımlamaları ve zaman çizelgeleri oluşturularak süreç takip edilmelidir. 

 

Kaynak tasarrufu ile kaynakların sürdürülebilirliği sağlanıyor

 

İşletmeler özellikle ISO 14000 gibi çevre yönetim sistemlerine entegre olarak kaynaklarını daha verimli ve başarılı bir şekilde yönetmeli ve rekabetçilik düzeyini arttırmalıdır. Firma içinde bu kavramın bir kültür haline getirilerek tüm çalışanların her adımda kaynak verimliliğini dikkate almaları sağlanmalıdır. Son aşama olarak ise yapılması gerekenler denetlenerek planlanan seviye ile karşılaştırılmalıdır. Sonuç olarak, bireysel ve firma düzeyinde kaynak tasarrufu ve verimliliğini dikkate almak; sosyal, çevresel ve ekonomik boyutlarda topluma ve işletmelere faydalar üreterek kısıtlı miktarda olan kaynakların sürdürülebilirliğini sağlar.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER