© Sektorel 2021

Tanısı konulamayan belirtiler hastalık hastalığının habercisi olabilir

Uzman Psikolog Gözdem Özdem Akaydın, hastalık hastalığını, kişinin ciddi bir hastalığı olduğunu düşünmesi ve vücudundaki belirtileri yanlış ya da abartılı okuması olarak tanımlayarak, “Yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine rağmen birey, kendisinde bir hastalık olduğu düşüncesinden kurtulamaz” dedi.  Güven Hastanesi Psikoloji Bölümünden Uzm. Psikolog Gözdem Özdem Akaydın, halk arasında “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondriyazisin kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görüldüğünü ve genellikle 20-30’lu yaşlarda ortaya çıktığını belirtti. Psikoloğa ya da psikiyatriste başvuranların, öncesinde birçok doktorla görüşmelerinin hastalığın en belirgin özelliklerinden olduğunu bildiren Akaydın, ayrıca bu kişilerin psikiyatristlerinden ve psikologlarından emin olamayıp sürekli değiştirme eğiliminde olduklarını söyledi. HASTALIK HASTALIĞI, ANKSİYETE YA DA AŞIRI STRESİN SONUCU OLABİLİR Hastalık hastalığını, diğer tanılardan ayıran en önemli faktörün “sağlık kaygısı” olduğunu aktaran Akaydın, “Fakat bu kaygının temelinde ölüm korkusu yoktur. Sağlık ile ilgili duyulan endişe; daha çok fark edilme, ilgi odağı olma gibi hasta rolünün sağladığı ikincil kazançlardan kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda hastalık hastalığı, anksiyete ya da aşırı stresin sonucu da olabilmektedir” diye konuştu.   HASTALIK HASTALIĞI SOSYAL HAYATI OLUMSUZ ETKİLİYOR Hastalık hastalığında, kişinin ‘hasta olma korkusu’ ile aşırı meşgul olduğunu ve bu nedenle sosyal hayatını olumsuz etkilediğini dile getiren Uzm. Psk. Gözdem Özdem Akaydın sözlerine şöyle devam etti: “Gündemlerinin hastalıktan başka bir şey olmaması, çevresindeki insanların onlardan uzaklaşmasına neden olabilir. Bazen de ailelerinin ve arkadaşlarının hastalık hastalığını fark etmeleri, bu kişilerin çevrelerinden uzaklaşma eğilimi göstermelerine yol açabilir. Bu durum birçok doktora giderek onay ihtiyacı almaya devam etmelerini sağlar. Ayrıca hipokondriyazis teşhis edilse bile bu kişilerin, ruh sağlığı uzmanı ile görüşme sıklığı oldukça düşüktür. Psikiyatrist ya da psikolog görüşmelerine gelmezler, gelseler bile devamlılık göstermezler. Çünkü yaşadıkları durumun psikolojik bir sorun olduğunu kabul etmekte zorlanırlar. Pek çok doktordan görüş almalarının amacı ise kendilerini onaylayan bir hekim bulma çabasından kaynaklanmaktadır. Hipokondriyazis tanısı olan kişiler, yoğun kaygı ve depresyon atakları konusunda da risk altındadır.”   Uzm. Psk. Gözdem Özdem Akaydın, hastalık hastalığı olan kişilerde sıklıkla görülen davranışları ise şu şekilde sıraladı: “Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde kaygılıdırlar. Hastalık ipuçlarını sıkı sıkıya takip ederler. Kimileri doktor doktor gezerken, kimileri ise hastaneden kaçınma eğilimindedir. Nabızlarını sıklıkla kontrol ederler. Hastalık süreci ile ilgili doktorla bilgi yarışına girebilirler. Hastalığı onaylatmak isterler. Saptanamamış özgül bir hastalıkları olduğuna inanırlar ve bu durumun henüz hekimler tarafından bulunmadığını hissederler. Bu kişilerde çoğu zaman bedensel belirtiler yoktur ya da hafif belirtiler vardır. Ancak bu belirtiler üzerine sürekli düşünme eğilimindedirler.” Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

Uzman Psikolog Gözdem Özdem Akaydın, hastalık hastalığını, kişinin ciddi bir hastalığı olduğunu düşünmesi ve vücudundaki belirtileri yanlış ya da abartılı okuması olarak tanımlayarak, “Yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine rağmen birey, kendisinde bir hastalık olduğu düşüncesinden kurtulamaz” dedi. 

Güven Hastanesi Psikoloji Bölümünden Uzm. Psikolog Gözdem Özdem Akaydın, halk arasında “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondriyazisin kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görüldüğünü ve genellikle 20-30’lu yaşlarda ortaya çıktığını belirtti. Psikoloğa ya da psikiyatriste başvuranların, öncesinde birçok doktorla görüşmelerinin hastalığın en belirgin özelliklerinden olduğunu bildiren Akaydın, ayrıca bu kişilerin psikiyatristlerinden ve psikologlarından emin olamayıp sürekli değiştirme eğiliminde olduklarını söyledi.

HASTALIK HASTALIĞI, ANKSİYETE YA DA AŞIRI STRESİN SONUCU OLABİLİR

Hastalık hastalığını, diğer tanılardan ayıran en önemli faktörün “sağlık kaygısı” olduğunu aktaran Akaydın, “Fakat bu kaygının temelinde ölüm korkusu yoktur. Sağlık ile ilgili duyulan endişe; daha çok fark edilme, ilgi odağı olma gibi hasta rolünün sağladığı ikincil kazançlardan kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda hastalık hastalığı, anksiyete ya da aşırı stresin sonucu da olabilmektedir” diye konuştu.  

HASTALIK HASTALIĞI SOSYAL HAYATI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Hastalık hastalığında, kişinin ‘hasta olma korkusu’ ile aşırı meşgul olduğunu ve bu nedenle sosyal hayatını olumsuz etkilediğini dile getiren Uzm. Psk. Gözdem Özdem Akaydın sözlerine şöyle devam etti: “Gündemlerinin hastalıktan başka bir şey olmaması, çevresindeki insanların onlardan uzaklaşmasına neden olabilir. Bazen de ailelerinin ve arkadaşlarının hastalık hastalığını fark etmeleri, bu kişilerin çevrelerinden uzaklaşma eğilimi göstermelerine yol açabilir. Bu durum birçok doktora giderek onay ihtiyacı almaya devam etmelerini sağlar. Ayrıca hipokondriyazis teşhis edilse bile bu kişilerin, ruh sağlığı uzmanı ile görüşme sıklığı oldukça düşüktür. Psikiyatrist ya da psikolog görüşmelerine gelmezler, gelseler bile devamlılık göstermezler. Çünkü yaşadıkları durumun psikolojik bir sorun olduğunu kabul etmekte zorlanırlar. Pek çok doktordan görüş almalarının amacı ise kendilerini onaylayan bir hekim bulma çabasından kaynaklanmaktadır. Hipokondriyazis tanısı olan kişiler, yoğun kaygı ve depresyon atakları konusunda da risk altındadır.”  

Uzm. Psk. Gözdem Özdem Akaydın, hastalık hastalığı olan kişilerde sıklıkla görülen davranışları ise şu şekilde sıraladı: “Sağlıkla ilgili yüksek düzeyde kaygılıdırlar. Hastalık ipuçlarını sıkı sıkıya takip ederler. Kimileri doktor doktor gezerken, kimileri ise hastaneden kaçınma eğilimindedir. Nabızlarını sıklıkla kontrol ederler. Hastalık süreci ile ilgili doktorla bilgi yarışına girebilirler. Hastalığı onaylatmak isterler. Saptanamamış özgül bir hastalıkları olduğuna inanırlar ve bu durumun henüz hekimler tarafından bulunmadığını hissederler. Bu kişilerde çoğu zaman bedensel belirtiler yoktur ya da hafif belirtiler vardır. Ancak bu belirtiler üzerine sürekli düşünme eğilimindedirler.”


Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER