© Sektorel 2021

L’ORÉAL Türkeyi’nin Bugüne Kadar Ülkemizden Tam 116 Bilim Kadınını Desteklediği Bilim Kadınları İçin Programı Türkiye’de 20. Yılında

ÇÜNKÜ DÜNYANIN BİLİME, BİLİMİN KADINLARA İHTİYACI VAR.

ŞİMDİ HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA!

 

L’Oréal Türkiye “Bilim Kadınları İçin” programını UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle tam 20 yıldır; bilimde cinsiyet eşitliğini desteklemek, kadınların bilime olan katkısını teşvik etmek, genç ve yetenekli bilim kadınlarımızın başarılarını taçlandırarak daha fazla tanınmalarını sağlamak amacıyla hayata geçiriyor.

 

Programın 20. yılında; kapsamlı ve yenilikçi projeleriyle gelecek vadeden, ilham veren çalışmalarıyla bilimin gelişmesine katkı sağlayan genç ve yetenekli 4 bilim kadını ödüle layık görüldü ve her biri, bilimsel araştırmalarında kullanmak üzere 

120.000 TL destek almaya hak kazandı.

 

Gelecek nesiller için rol modeller oluşturmayı amaçlayan “Bilim Kadınları İçin” programının Türkiye’deki 20. yılı; L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, yazar ve oyuncu Gülse Birsel’in katıldığı çok özel bir lansmanla kutlandı. Lansmanın sunuculuğunu yazar ve seslendirme sanatçısı Yekta Kopan üstlendi. 

 

Günümüzde dünya çok hızlı bir şekilde ve pek çok yönüyle değişiyor. İnsanlık, tahmin edilemeyecek ani gelişmelerle yüzleşmek durumunda kalırken, global olarak tüm dünya sosyo-ekonomik, çevresel ve toplumsal anlamda zorlu sınavlardan geçiyor. Bu olağanüstü koşullarda artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki bilim insanlarına ve bilimsel araştırmalara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. 

 

DNA’sında bilim olan ve kurulduğu günden bu yana bilimi iş yapış şeklinin merkezinde konumlandıran lider Tekno-Güzellik şirketi L’Oreal Grup; “Bilim Kadınları İçin” programı ile tüm dünyada, bilimde cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda farkındalık yaratmaya ve bilim alanında çalışan kadınların güçlendirilmesi adına somut adımlar atmaya devam ediyor. 

 

PROGRAMIN 20. YILINDA, BİLİME YÖN VEREREK

GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN 4 TÜRK BİLİM KADINI DAHA!

 

L’Oréal Türkiye, “Bilim Kadınları İçin” programını tüm dünyada en çok destekleyen 5 ülke arasında yer alıyor. Program bu yıl 20. yıldönümünde, bir kez daha ülkemizin her yerinden bilim kadınlarının yoğun ilgisini gördü ve başvuru süreci, 100’e yakın adayın birbirinden başarılı projeleriyle tamamlandı. “Yaşam ve Çevre Bilimleri” ve “Fiziki Bilimler” olmak üzere iki kategoride yapılan başvuruların değerlendirmeye alındığı programda başvurular, bağımsız UNESCO jürisi tarafından değerlendirildi. Kapsamlı ve yenilikçi bilimsel araştırmalarıyla gelecek vadeden, ilham veren çalışmalarıyla bilimin gelişmesine katkı sağlayan genç ve yetenekli 4 bilim kadını ödüle layık görüldü ve her biri, bilimsel araştırmalarında kullanmak üzere 120.000 TL destek almaya hak kazandı.

 

L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, yazar ve oyuncu Gülse Birsel’in katıldığı lansmanda projelerini tanıtan bilim kadınları; akademik özgeçmişleri, araştırmalarının bilime sağladığı katkı, projenin uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve bilimsel yeniliği gibi kriterler göz önüne alınarak seçildi. İnsanlık için önemli projeler üzerinde çalışan, her biri üniversitelerdeki araştırmalarını sürdüren 40 yaş altındaki 4 genç bilim kadını; çevre, tıp, teknoloji, enerji, sanayi vb. gibi pek çok alanda heyecan verici çalışmalar gerçekleştiriyor.

 

Programın 20. Yılı kutlamaları kapsamında etkinliğe, Chemical Engineering Research and Design (ChERD) dergisinin çok yakın zaman önce ilan ettiği “DÜNYANIN EN SEÇKİN 20 BİLİM KADINI” listesinde ve daha önce, 2011 yılında Bilim Kadınları İçin programının kazananları arasında yer alan Prof. Dr. Seda Keskin Avcı da katıldı. Kendisi ayrıca “Kimya Mühendisliği Metal Organik Yapılar alanında Türkiye’nin En Genç Kadın Profesörü” de olan Prof. Dr. Seda Keskin Avcı yaptığı konuşmada “Bilim Kadınları İçin” programına dair duygu ve düşüncelerini paylaşan Prof. Dr. Seda Keskin Avcı; “Bilimde cinsiyet eşitliğini ve kadınların bilime olan katkısını desteklemek amacıyla yola çıkan ve giderek daha çok araştırmacıya ulaşan “Bilim Kadınları İçin” programı ile bugüne dek ülkemizde 116 bilim kadınının desteklendiğini öğrenmekten büyük bir heyecan duyuyorum. Bugün benim de 2011 yılında ödül aldığım bu programın 20. yılı kutlanırken, tekrar bu sahnede “dünyanın en seçkin 20 bilim kadını” arasında yer almış bir bilim insanı olarak bulunmak ise beni ayrıca gururlandırıyor. Bugün ve geçtiğimiz 20 sene boyunca “Bilim Kadınları” programı ile ödüle layık görülen tüm araştırmacıları yürekten kutluyorum ve kendini bilime adayan tüm insanların yolunun açık olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.

 

Etkinliğe onur konuğu olarak katılan yazar ve oyuncu Gülse Birsel; yaptığı konuşmayla konukların büyük ilgisini gördü. Birsel konuşmasında: “Bilim Kadınları İçin programının 20. yılında, bir kez daha bu sahnede yer alarak programın elçisi olmaktan büyük gurur duyuyorum. Bugün tanışmaktan gurur duyduğum 4 kadının arkasında destekler var. Biri de şu an bir parçası olduğum Bilim Kadınları İçin programı. Onlar bu desteklerle, gelecek için bizlerin sadece kurabildikleri hayalleri gerçekleştirecek insanlardan yalnızca dördü. Çoktan yola çıktılar ve gerçekleştirmeye de başladılar bile. Global ölçekte hayata geçirilen Bilim Kadınları İçin programının Türkiye ayağında, bu yıl ödül almaya hak kazanan bilim kadınlarını tebrik ediyor ve bu günün bir parçası olduğum için çok teşekkür ediyorum diyerek duygularını paylaştı. 

 

“Bilim Kadınları İçin” programı hakkında konuşan L’Oréal Türkiye Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, “Sadece bilime değil, bilimde cinsiyet eşitliğine de son derece ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. L’Oréal Türkiye olarak bilimde cinsiyet eşitliğini teşvik etmek amacıyla hayata geçirdiğimiz ve bu yıl 20. yılını kutladığımız “Bilim Kadınları İçin” programı ile 116 bilim kadınına ulaşmış olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz. Bilimde üstün başarıyı ödüllendirmek, yetenekli bilim kadınlarının hak ettikleri bilinirliğini elde etmelerine katkı sağlamak ve rol modeller oluşturarak genç kızlarımıza birer bilim kadını olmaları için ilham vermek amacıyla daha da büyük bir tutkuyla çalışmaya devam edeceğiz. L’Oréal Türkiye olarak tüm dünyada programı en fazla destekleyen 5. ülkeyiz. Geride bıraktığımız 20 yılda, 4 yıl art arda olmak üzere, toplam 5 Türk bilim kadınımız, programın global ayağında “Uluslararası Yükselen Yetenek” seçilerek uluslararası platformda Türkiye’nin adını duyurdu. Her biriyle gurur duyuyoruz. Programımızın 20. yılında ödül almaya hak kazanan genç bilim kadınlarımıza, hayatlarını özveriyle bilime ve insanlığa adadıkları, bizlere geleceğe dair umut verdikleri için teşekkür ediyor, kendilerini yürekten tebrik ediyorum. Bu vesileyle bizimle aynı tutkuyu paylaşan UNESCO’ya da yıllardır süren güçlü iş birlikleri için de çok teşekkür ediyorum.”  şeklinde düşüncelerini paylaştı.

 

20. YILDA GENÇ VE YETENEKLİ 4 BİLİM KADINI,

ÇIĞIR AÇAN 4 YENİ BİLİM PROJESİ! 

 

Dr. Burcu Bakır Güngör, dünyadaki en yaygın üçüncü kanser türü olan kolorektal kanserin daha hızlı teşhiş edilmesi ve kişiye özel tedavi geliştirilmesi için çalışıyor.

 

Dünya çapında üçüncü yaygın kanser türü olan kolorektal kanser (CRC); genetik mutasyonlar, çevresel koşullar ve bağırsak mikrobiyotasındaki anomalilerin etkisiyle oluşuyor. Bazı çalışmalar, CRC ile ilgili bağırsak mikrobiyomunun bileşimini ve fonksiyonel kapasitesini ortaya çıkarmaya çalışsa da CRC hastalarında bağırsak mikrobiyomunun kapsamlı bir resmi çizilemiyor. Dr. Güngör’ün projesi, CRC ile ilişkili farklı metagenomik veri setlerini çeşitli makine öğrenmesi ve yapay zeka yöntemleriyle analiz ederek CRC’nin hızlı teşhisine yardımcı olabilecek sağlam bir sınıflandırma modeli oluşturmayı, CRC ile ilişkili taksonomik biyo-belirteçleri, CRC ile ilişkili populasyona özgü mikro-organizmaları ve CRC hastalarının alt gruplarını keşfetmeyi hedefliyor. Projenin ayrıca CRC'nin mikrobiyom aracılı mekanizmalarını ortaya çıkarması bekleniyor. Dr. Güngör, geliştireceği model sayesinde CRC teşhisi için kullanılabilecek mikrobiyotayı en aza indirmeyi, dolayısıyla teşhis için gereken maliyeti ve zamanı azaltmayı amaçlıyor. “Kolorektal Kanserin Taksonomik Biyo-markörlerinin İnsan Bağırsak Mikrobiyotasından Keşfi” adıyla hayata geçirilen bu proje, yöntem tanıya ilave olarak kişiye özel CRC tedavisine yönelik biyo-belirteçleri belirlemeye de yardımcı olacak. 

 

Dr. Buse Cevatemre prostat kanserinde kemoterapiye karşı gelişen direnci kırmak için çalışıyor. 

 

Kemoterapi alan kanser hastalarının bir kısmı, zaman içerisinde kullanılan ilaca direnç geliştirebiliyor. Hastalarda gözlenen bu ilaç direnci gelişimi ise tedavi önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Dr. Cevatemre  araştırmalarına “İlaç direncini nasıl kırarız, kanser hücrelerini nasıl yeniden ilaca duyarlı hale getirebiliriz?” sorusuyla başladı ve bu soruyu prostat kanseri özelinde sorarak belli bir hastalığa odaklandı. Araştırmanın öncelikle kanser hastalarında gözlenen ilaç direnci problemini laboratuvarda taklit etmesi, üzerinde çalışılabilecek bir model oluşturması gerekiyordu. Deneyler sonucunda, ilaç dirençli prostat kanseri hücrelerinde, aynı ilaca yeniden cevap vermelerini sağlayacak bir hedef keşfeden Dr. Buse Cevatemre ve ekibi, genetik ve farmakolojik yaklaşımlar ile bulgularını doğruladı. Dr. Buse Cevatemre “Kastrasyona Dirençli Prostat Kanserleri’nde BRPF Grubu Epigenetik Düzenleyicilerin Taksan Direncinin Kırılmasındaki Rolünün ve Moleküler Etki Mekanizmasının İncelenmesi” adını verdiği çalışmasıyla bu direncin üstesinden nasıl geldiklerini araştırıyor. 

 

Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, çok daha yüksek enerjiye sahip ve daha uzun süre çalışabilen lityum-sülfür bataryalar geliştirmek için çalışıyor. Geleneksel bataryalara kıyasla çok daha yüksek kapasiteli olan lityum-sülfür bataryalar, karbon emisyonlarını ve benzine olan bağımlılığı azaltacak. 

 

Lityum-sülfür bataryaların, yüksek teorik enerjiye sahip olmaları ve doğada çok daha fazla bulunan malzemeler içermeleri sayesinde son yıllarda önemi artıyor. Ancak lityum-sülfür bataryaların ticarileşebilmesi için enerji yoğunluğunun ve döngü ömrünün yani kullanım süresinin arttırılması gerekiyor. Doç. Dr. Damla Eroğlu Pala, “Yüksek Enerji Yoğunluğuna Sahip Lityum-Sülfür Bataryalar için 3-Boyutlu Nikel-Sülfür Kompozit Katotların Elektrodepozisyon ile Geliştirilmesi” adlı projesiyle 3-boyutlu nikel-sülfür kompozitlerin elektrodepozisyonla üretilmesini ve elde edilen kompozit katotlarla yüksek enerji yoğunluğuna ve döngü ömrüne sahip, çok daha güçlü ve daha uzun süre çalışabilen lityum-sülfür bataryaların geliştirilmesini amaçlıyor. Lityum-sülfür bataryalarda katot tasarım parametrelerinin hücre ve sistem-düzeyi performansla bağlantılarının derinlemesine incelenmesi bu bataryaların istenen düzeye ulaşması için kritik önem taşıyor.

 

Doç. Dr. Duygu Ağaoğulları projesiyle dünya bor rezervinin yaklaşık 75’ine sahip olan Türkiye’nin, ileri teknoloji bor ürünlerinin kullanım potansiyelini ortaya çıkartıyor. Projeyle ülkemizin kendi kaynakları çok daha verimli ve kazançlı hale gelecek.  

 

Doç. Dr. Ağaoğulları, ülkemizin dünya bor rezervinin 75’ine sahip olmasından hareketle uç bor ürünleri olan taneli/partikül halindeki metal borürlerin sentezlenmesini, elde edilen borürlerin hibritleştirilmesini, sinterleme teknikleri ile ileri seramik malzemelere dönüştürülmesini ve grafen gibi iki boyutlu bir malzeme ile yüzeyinin kaplanarak geliştirilmesini hedefliyor. Proje sayesinde; toz malzeme, seramik malzeme, iki boyutlu grafen gibi farklı grupları birleştiren çok değerli yeni nesil bir malzeme grubu, ülkemizin kendi kaynakları ile üretilmiş olacak. Bu malzeme grubunun dünya genelinde endüstriyel bir kullanımı bulunmamakla birlikte, yapılan araştırmalar; sertliği, aşınma direnci, kimyasal kararlılığı çok yüksek olan ve elektronik sanayi, uzay/uçak sanayi, savunma sanayi, kaplama teknolojileri gibi sektörler içinde çok yüksek kullanım potansiyeli bulunan bir malzeme grubu olduğunu doğruluyor. “Yerli Bor Kaynaklarının İleri Borür Partikül&Seramik Malzemelerine Dönüştürülmesi ve Yüzey Özelliklerinin Grafen Enkapsülasyon ile Geliştirilmesi” adıyla hayata geçirilen bu araştırma ile dünya bor rezervinin yaklaşık 75’ine sahip olan Türkiye’de, yurt içindeki teknolojik ve sanayi faaliyetlerinde ileri teknoloji bor ürünlerinin kullanım potansiyelinin ortaya konması sağlanacak ve böylece ülkemizin kendi kaynakları çok daha verimli ve kazançlı hale gelecek.

RAKAMLARLA BİLİM KADINLARI


Kaynak: (BYZHA) - Beyaz Haber Ajansı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER