Kuraklık, sel, taşkın ve fırtına olmaması için toprak korunmalı!
AJANSToprak koruma bilinci artırılmaz ve toprak korunmazsa sürdürülebilir bir dünyadan bahsedilemeyeceğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Toprağın kaybı, sadece çevreyi ve içerisinde yaşayan canlıları değil, insan sağlığını, ekonomiyi ve toplumsal düzeni de olumsuz etkiler. Bu nedenle, toprağın korunması ve sürdürülebilir kullanımı hem bireysel hem ulusal hem de küresel düzeyde bir öncelik haline gelmelidir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, toprağın ekosistemdeki rolü ve insan yaşamı üzerindeki etkileri hakkında açıklamalarda bulundu.
Toprak insan ve diğer tüm canlılar için hayati öneme sahip!
Toprağın, ekosistemde pek çok rolü bulunan bir bileşen olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti:
“Bu sebeple insan ve diğer tüm canlılar için hayati öneme sahiptir. Öncelikle toprak milyarlarca farklı mikroorganizma, böcek ve diğer canlılar için yaşam alanı oluşturmaktadır. Bunlara toprak üzerinde yaşayan canlıları ve büyümek için ihtiyaç duyduğu maddeleri ve suyu topraktan sağlayan bitkileri de dahil edersek karada yaşayan tüm canlılar için önemli olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle toprak içerisinde yaşayan canlıların büyük bir kısmı biyoçeşitlilik ve besin döngülerinin açısından kilit rol oynamaktadır. Çünkü dünyamızda sınırlı sayıda bulunan pek çok madde toprakta bulunan faydalı mikroorganizmaların da etkisiyle dönüştürülerek tekrar kullanılabilir. İnsanlar özelinde öneminden bahsedecek olursak ise, binlerce yıldır tarımsal faaliyetlerini sürdüren insanlık için toprak en önemli doğal kaynaklardan biridir.”
Toprak içerisinde yaşayan bazı mikroorganizmalar besin üretimine yardımcı oluyor
Toprağın bir diğer önemli görevinin de yağış sularını emerek filtreleyip yeraltı suyunda depolaması olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bu işlevi ile su döngüsüne olan katkısı dünyada ulaşılabilir temiz suyun miktarını büyük miktarda arttırmaktadır. Ayrıca toprak ve hava iletişimi de madde döngüleri ve doğal denge açısından oldukça önemlidir. Toprak ve içerisinde yer alan diğer canlılar önemli oranda karbon depolayarak havadaki karbon emisyonlarının dengede tutulmasına katkı sağlar. Ayrıca toprak içerisinde yaşayan bazı mikroorganizmalar havada bulunan azotu bitkilerin kullanabileceği formlara dönüştürerek besin üretimine yardımcı olur.” diye konuştu.
Toprak kaybı iklim değişikliği etkisinin artmasına neden oluyor
Bu dengenin bozulmasının su ve iklim sistemi açısından büyük risk taşıdığını da kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Sağlıklı ve bitki örtüsüne sahip toprağın yağış sonucu oluşan suların büyük bir kısmını tutma ve depolama özelliği toprak yapısının bozulması ve bitki örtüsünün tahrip edilmesi ile kaybolur. Bunun sonucunda düşen yağışlar toprak tarafından emilemez, tam tersi yağış toprağı beraberinde götürür. Bu durum hem daha şiddetli taşkınların gerçekleşmesi hem de erozyon sonucunda kaybedilen topraklarla çölleşmeye neden olur. Toprak kaybının yaşanması ya da toprağın içerisindeki mikroorganizmalarla birlikte sağlıklı yapısını kaybetmesi ise hem azot tutulmasını azaltarak bitkisel üretimi olumsuz etkiler hem de günümüzde giderek artan karbon emisyonlarının tutulmasını azaltarak atmosferde daha fazla birikmelerine ve iklim değişikliği etkisinin artmasına sebep olur. Değişen iklim sistemi ise doğrudan bölgede yetişen pek çok bitki örtüsünün yaşam koşullarını değiştirdiği için ise bitki örtüsü de bu durumda olumsuz etkilenir. Kısacası bir kısır döngü içerisine girilmiş olur.” ifadesinde bulundu.
Toprak insan sağlığı üzerinde nasıl bir etkiye sahip?
Toprağın insan sağlığı açısından doğrudan bir etkiye sahip değilmiş gibi görünse de dolaylı olarak onlarca etkiye sahip olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bunlardan ilki tabi ki beslenme ihtiyacının toprak sayesinde karşılanabiliyor olmasıdır. Dünyadaki besin üretiminin temel kaynağı olan bitkiler büyümek için ihtiyaç duydukları maddelerin (vitamin, mineral, su, vb.) büyük bir kısmını topraktan karşılarlar. Besin dışında insanın en çok ihtiyaç duyduğu bir diğer madde olan su da toprakla sürekli temas halinde olduğu için suyun depolanması ve sağlıklı suya ulaşımın sağlanması da yine toprağın durumuyla paralel olarak sağlanabilir.” dedi.
Toprağa geçen zararlı maddeler halk sağlığını tehdit ediyor
Besin üretiminin temeli olan bitkilerin gıda maddesi ürettikleri maddelerin tamamını toprak aracılığıyla aldıkları için toprakta bulunan kirleticilerin varlığının da gıda güvenliğini tehdit ettiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Öncelikle toprakta bulunabilen pek çok zararlı madde bitkilerin büyümesini olumsuz etkilediği için üretilecek tarım ürünlerinde verim ve rekolte kayıpları yaşanabilir. Ayrıca gıda maddelerinde azalma olmadığı zamanlarda bile üretilen gıdaların besin değerlerinde düşüşler yaşanabilmektedir. Diğer açıdan ise toprakta bulunan bu zararlı maddeler gıda ürünlerine geçerek zararlı etkilerini beslenme yoluyla diğer canlılara aktarabilirler. Böyle bir ortamda üretilen bitkisel ya da hayvansal gıdalar halk sağlığı açısından pek çok risk barındırmaktadır.” şeklinde konuştu.
Toprağın kirliliğinin önlenmesi için kimyasal kullanımının azaltılmalı
Toprağın korunması için bireysel ve toplumsal olarak pek çok önlem alınabileceğini de söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti:
“Öncelikle toprağın korunması için toprağın kimyasal ve biyolojik yapısının korunması oldukça önemlidir. Bu noktada toprağın kirliliğinin önlenmesi için kimyasal kullanımının azaltılması ve zararlı maddelerin toprağa atılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi için özellikle evlerimizde ürettiğimiz atıkların geri dönüşümünün sağlanması ve kimyasal zirai ilaçlar ile gübrelerin kullanımının bilinçli şekilde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun yanında mutfak atıklarının büyük bir kısmından elde edilebilen kompost, toprak yapısının korunmasında büyük öneme sahiptir. Su yönetiminin sağlanması ve su kaynaklarının korunması da toprak kalitesini arttırır ve sürdürülebilirliğini sağlar. Toprağın aşırı sulanmasının ve su kaynaklarındaki kirliliğin önlenmesi de toprağın korunmasına yardımcı olur. Ayrıca toprağın korunması için erozyonla mücadelenin sağlanması, mevcut bitki örtüsünün korunmasının yanında ağaçlandırma faaliyetlerinin de arttırılması gerekmektedir.”
Aşırı tüketim de toprağı olumsuz etkiliyor
Aşırı tüketimin çevrenin her öğesinde olduğu gibi toprağı da dolaylı olarak olumsuz etkilediğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Hem pek çok ürünün üretimi sonucunda ortaya çıkan atıklar hem de pek çok ürünün kullanılması ve kullanım ömrünü doldurması sonucunda ortaya çıkan atıklar toprağı olumsuz etkiler. Bu yüzden alınan her ürünün ihtiyaçlar doğrultusunda alınması, alınan ürünün çevre dostu süreçlerle üretilmesi, uzun ömürlü olması ve içerisinde barındırdığı maddelerin çevreye zarar vermeyen maddeler olması oldukça önemlidir.” şeklinde konuştu.
Olası gıda krizine karşı toprak korunmalı…
Toprağın ekosistemde pek çok önemli rolü bulunduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şunları dile getirdi:
“Öncelikle karasal yaşamın ve biyoçeşitliliğin korunması ve ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilmesi için sağlıklı ve verimli toprak yönetiminin sağlanması gereklidir. Bunun sağlanamadığı bir gelecek senaryosunda öncelikle ilk karşılaşılacak sorunlardan biri artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanamaması ya da gıda güvenliğinin sağlanamaması sonucunda ortaya çıkabilecek küresel bir gıda krizidir. Bu kriz hem dünyada açlığın artmasına hem de beslenebilen kesimde gıdaların besin değerlerinin azalmasından dolayı ortaya çıkabilecek pek çok sağlık sorununa yol açabilir.”
Daha fazla kuraklık, sel, taşkın ve fırtına…
Erozyon ve çölleşme sonucunda yaşanacak bitki örtüsü ve toprak kayıpları ile ekosistemin sürdürülebilirliğinin büyük bir risk altında olmakla birlikte pek çok türün de nesli tükenme tehlikesi altına girebileceğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti:
“Bu durumların günümüzde etkisini giderek arttıran iklim değişikliğinin daha da hızlanması durumu söz konusu olabilir. Bu da daha fazla kuraklık, sel, taşkın ve fırtına gibi aşırı iklim olaylarını tetikleyebilir. Su ve toprak sürekli temas halinde olduğundan ve suyun önemli bir kısmı yeraltı suyu olarak depolandığından dolayı toprak kaybı ile yeraltında depolanan su miktarı ciddi oranda azalabilir ve toprak kirliliği etkisiyle su kirliliğinde artış görülebilir. Bu durum pek çok sağlık sorununu beraberinde getirebilir. Böyle bir senaryoda; besin ve su kıtlığı ile tarımsal ekonomilerin çökmesi ve iklim değişikliği etkisiyle yaşanabilecek doğal felaketleri de göz önünde bulundurursak, günümüzde yaşanmaya başlayan iklim göçleri katlanarak artabilir. Ve bu durum yerel ve küresel boyutta pek çok sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi soruna sebep olabilir.”
Toprak koruma bilinci artırılmalı
Toprak koruma bilinci artırılmaz ve toprak korunmazsa sürdürülebilir bir dünyadan bahsedilemeyeceğini dile getiren Dr. Adiller, “Toprağın kaybı, sadece çevreyi ve içerisinde yaşayan canlıları değil, insan sağlığını, ekonomiyi ve toplumsal düzeni de olumsuz etkiler. Bu nedenle, toprağın korunması ve sürdürülebilir kullanımı hem bireysel hem ulusal hem de küresel düzeyde bir öncelik haline gelmelidir. Toprağa gereken önem verilmezse, yakın gelecekteki insan yaşam kalitesi ciddi şekilde tehlikeye atılmış olur.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir