© Sektorel 2021

Biyoteknoloji ile açlık sorunu kalıcı olarak çözülebilir

Moleküler biyoteknolojideki gelişmelerin ürün temelli meyvelerini vermeye başlamış olması, biyoteknolojinin yıldızının parlamasında etkili oldu. Özellikle tarım alanında basit biyoteknolojik yöntemler ile sağlanan üretim artışlarının günümüzdeki teknolojiye uygun metotlarla daha da artırılabileceğini öngören uzmanlar, bu sayede açlık sorununa kalıcı çözümler getirilebileceğini ifade ediyor. Uzmanlar, modern biyoteknolojinin tarıma, gıda sanayiine ve fermantasyon endüstrisine değişik olanaklar sunarak ve yeni ufuklar açtığına dikkat çekiyor.

Moleküler biyoteknolojideki gelişmelerin ürün temelli meyvelerini vermeye başlamış olması, biyoteknolojinin yıldızının parlamasında etkili oldu. Özellikle tarım alanında basit biyoteknolojik yöntemler ile sağlanan üretim artışlarının günümüzdeki teknolojiye uygun metotlarla daha da artırılabileceğini öngören uzmanlar, bu sayede açlık sorununa kalıcı çözümler getirilebileceğini ifade ediyor. Uzmanlar, modern biyoteknolojinin tarıma, gıda sanayiine ve fermantasyon endüstrisine değişik olanaklar sunarak ve yeni ufuklar açtığına dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, biyoteknolojinin kullanım alanları ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.

 

Bilgilerin çoğalmasıyla yeni buluşlar ortaya çıktı

 

Biyoteknolojiyi ‘biyolojik sistemlerin bilim ve mühendislik ilkelerine dayalı olarak sonucunda bir ürün elde edilmesi ve hizmet üretiminde kullanılması’ olarak tanımlayan Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, “Bu biyolojik sistemler, doğrudan canlı sistemler olabileceği gibi enzimler ve bu sistemlerin ürettiği moleküller de olabilir. 1960’lardan günümüze genetik ve moleküler biyoloji alanındaki bilgilerimizin hızla artması, biyoteknoloji alanında heyecan verici yeni buluşlar ve uygulamalara yol açmıştır. DNA yapısı ve işlevinin bilinmeye başlanması ile yeni teknolojileri, gen klonlama ve genetik mühendisliği uygulamalarını da beraberinde getirdi” ifadelerini kullandı.

 

Biyoteknoloji ile tarımda üretim artışı sağlanıyor

 

Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, biyoteknolojinin birçok türü olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

 

“Ancak doğal kaynakların giderek yetersizleştiği dünyamızda gıda açığına çözüm bulma konusunda giderek güncelleşen bir teknoloji olarak önem kazanıyor. Özellikle tarım alanında basit biyoteknolojik yöntemler ile sağlanan üretim artışlarının günümüzdeki teknolojiye uygun metotlarla daha da artırılabileceği ön görülmektedir. Bu sayede açlık sorununa kalıcı çözümler getirilebileceğini söyleyebiliriz. Gıdalarımızın çoğunu tahıllar, şekerli bitkiler, baklagiller, yağlı tohumlar, meyve ve sebzeler oluşturuyor. Bütün bunlar göz önüne alındığında, insanların temel gıdalarını oluşturan tarımsal ürünlerin üretiminde olduğu kadar ürünlerin işlenmesi ve istenilen özellikte gıdalar elde edilmesi gibi pek çok sahada uygulama imkanı bulan biyoteknolojinin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor.”

 

 Biyoteknoloji farmakolojide kullanılabiliyor

 

Son yıllarda yapılan araştırmalarda birçok farmakolojik proteinin üretilmesi için geniş bir yelpazedeki bitki türünün tasarlanabileceğinin gösterildiğini ifade eden Kaşıkçı, ‘Bitkilerin farmakolojik ürünlerinin kaynağı olarak kullanılması, tarımsal biyoteknolojinin “moleküler eczacılık” olarak adlandırılan bir uygulamasıdır’ dedi.

 

Hayvan biyoteknolojisi hızla değişiyor

 

Biyoteknolojinin hızlı değişen alanlarından birinin hayvan biyoteknolojisi olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, “Hayvanlar önemli ürünlerin üretilmesinde ‘biyoreaktörler’ olarak kullanılabilir. Ayrıca insan tedavisinde kullanılan diğer birçok terapötik proteinin transgenik hayvanlardan elde edilmesi gerçekleştirilmekle birlikte, transgenik hayvanlar diğer canlıların genlerini bünyelerinde bulundurabilmektedir. Örneğin; pıhtılaşma proteinlerini sentezleyen insan genleri keçilere aktarılıp, bu proteinlerin keçi sütünde üretilmesi sağlanabiliyor’ diye konuştu.

 

Hayvanlarda ‘Gen silme’ işlemi uygulanıyor

 

Hayvanların aynı zamanda önemli model organizmalar olduklarını ifade eden Kaşıkçı, “Bir veya daha fazla genin işleyişinin durdurulduğu gen silme (nakavt) deneyleri, o genlerin fonksiyonlarının öğrenilmesi açısından faydalı olabiliyor. Gen silme; bir genin işleyişini bozarak o genin yokluğunda hayvandaki hangi fonksiyonların etkilendiğini gözlemek, sonuçta o genin rolü ve önemini belirlemektir. Fare ve sıçan gibi hayvanlarda  bulunan birçok gen aynı zamanda insanlarda da bulunduğu için, hayvanlardaki gen fonksiyonlarının bilinmesi insanlardaki genlerin fonksiyonlarının daha iyi anlaşılmasını sağlıyor. Hayvanlarda uygulanan ilaç testleri ve genetik terapiler, insanlarda yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesine olanak sağlıyor” dedi.

 

Biyoteknolojinin yıldızı parladı

 

Doç. Dr. Emel Serdaroğlu Kaşıkçı, ‘Sonuç olarak, biyoteknolojinin yıldızının parlamasında rol oynayan diğer bir etken ise moleküler biyoteknoloji’deki gelişmelerin ürün temelli meyvelerini vermeye başlamış olmasıdır’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı: 

 

“Sonuçta moleküler düzeyde yapılan genetik manipulasyonlarla verimliliğin ve üretkenliğin arttırıldığı, yeni ürünlerin üretilebildiği “Modern Biyoteknoloji” doğdu. Modern biyoteknoloji; tarıma, gıda sanayiine ve fermantasyon endüstrisine değişik olanaklar sunarak ve yeni ufuklar açtı. Bu bağlamda aslında biyoteknolojinin gerçek değerinin bilinmesi, hangi bilim dallarını içerdiğini ve biyoteknolojinin farklı türleri birbirlerine nasıl bağımlı olduğunun anlaşılması ile mümkündür. Birçok bilim dalının bu etkileşimi, 21’nci yüzyılda önemli problemleri çözmede test edilecek ve etkili olacaktır.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER