Beşparmak Dağında keşfedilen bitki literatüre kazandırıldı
AJANSEge Üniversitesi Botanik Bahçesi ile Herbaryum Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve ekibi, Aydın'ın Söke ilçesi sınırlarındaki Beşparmak Dağı'nda tespit edilen yeni bir kazgagası türünü bilim dünyasına kazandırdı.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, yeni bir bitki türünü bilim dünyasına kazandıran Prof. Dr. Hasan Yıldırım’ı ve ekibini tebrik ederek başarılar diledi.
Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Varol Aydın, mart ayında Aydın ile Muğla sınırlarında yer alan ve “Latmos” olarak bilinen Beşparmak Dağı'nda yaptığı gezi sırasında farklı olduğunu düşündüğü bir bitkinin fotoğraflarını çekerek Prof. Dr. Hasan Yıldırım'a gönderdi. Prof. Dr. Yıldırım, yaptığı araştırma sonucunda bitkinin literatürde kaydının olmadığını belirledi. Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve Dr. Öğretim Üyesi Varol Aydın, bitkinin bulunduğu mevkide çalışmalar gerçekleştirdi. Doktora öğrencisi Tuğkan Özdöl ile Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden Öğretim Görevlisi Dr. Kenan Akbaş'ın da yer aldığı saha ve laboratuvar çalışmasının ardından hazırlanan bilimsel makale, Finlandiya merkezli uluslararası hakemli dergi Annales Botanici Fennici'de yayımlandı. Bilim dünyasına kazandırılan bitkiye “Latmos kazgagası” adı verildi. Bitkinin bilimsel ismi, keşfi yapan Varol Aydın'a atıfla “Corydalis varolaydinii” oldu.
“Dünyada sadece Latmos bölgesinde yayılış gösteriyor”
Bilim dünyasına tanıtılan bu bitkinin dünyada sadece Latmos bölgesi sınırları içerisinde yayılış gösterdiğini belirten Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Corydalis (Kazgagası) cinsi dünya genelinde yaklaşık 500 türe sahip olup, Haşhaşgiller (Papaveraceae) ailesinin tür bakımından en zengin cinslerinden biridir. Ülkemizde toplamda keşfedilen bu yeni türle beraber 16 tür bulunmaktadır. Yeni türle ülkemize has olan endemik sayı da 7’ye yükselmiştir. Latmos, günümüzde Aydın ve Muğla sınırları içinde kalan batıda Söke Ovası, kuzeyde Büyük Menderes Ovası, doğuda Çine ve Karpuzlu Ovası ile güneyde Bafa Gölü ve Milas Ovası arasındaki dağlık bölge olarak bilinen bir bölgedir. Latmos, jeolojik olarak çok özel bir yapıdadır. Menderes Masifi’nin bir uzantısı olup 500 - 600 milyon yıllık gnays kayaların yeraltından jeolojik süreçlerde yükselerek eşsiz ve jeolojik olarak çok değerli olan Madran, Gökbel ve Beşparmak (Latmos) Dağları’nın oluşumu ile günümüzdeki şeklini almıştır. Latmos’un eşsiz doğasını oluşturanlar sadece bu gnays kayalardan ibaret değil, yaklaşık iki bin yıl öncesine kadar Latmos Körfezi olarak Ege Denizi’yle birleşik olan günümüzdeki Bafa Gölü’nün hemen kuzeyinde çok dik bir eğimle yükselip bin 300 metrelik zirve meydana getirip sonrasında Büyük Menderes Ovası’na doğru alçalan dağ kütlesini kaplayan doğal Fıstık Çamı, Kızılçam ve Meşe ormanlarıyla da çok özel bir coğrafyadır. Latmos’un önemi, Batı Anadolu’daki insan yaşamı ve kültürünün en eski izlerinin burada bulunmasıdır. Bugün yaklaşık iki yüz alanda saptanan kaya resimleri 8 bin yıl kadar öncesine tarihlenip savaş ve av sahneleri içermeyen, kadın, aile ve şenlik figürlerinin öne çıktığı temalarıyla çok özel ve özgündür. Latmos; geçmişte İyonya, Lidya, Frigya ve Likya ile çevrili Karya bölgesi ve uygarlığının bir parçası olmuş, Karya kentleri Alinda, Eski Latmos, Herakleia, Euromos, Amyzon ile Labranda Kutsal Alanı ve İyonya Kenti olan Myus’u topraklarında barındırmış. Kalıntıları günümüze dek ulaşan bu kentlerden Alinda ve Herakleia günümüzde de insan yaşamının sürdüğü yerleşimlerle iç içe varlıklarını sürdürüyorlar” diye konuştu.
Prof. Dr. Hasan Yıldırım, “Latmos’ta sadece geçmiş yaşamların izleri yok, günümüzdeki yerleşimler ve insan yaşamı geleneksel özellikleriyle bölgeyi çok değerli kılıyor. Geçmişte Latmos’un eğimli coğrafyasında oluşturulan tarım teraslarında hala üretim devam ettiriliyor, arıcılık ve bal üretimi, zeytincilik ve yağ üretimi, üzüm bağları, çam fıstığı üretimi ve hayvancılık geçmişten günümüze uzanan geleneksel yaşam olarak varlığını sürdürüyor. Latmos’un eşsiz doğasını oluşturan gnays kayalar felspat, kuvars ve kuvarsit gibi madenler içeriyor ve bunlar için bu alanda yoğun bir madencilik çalışmaları yapılıyor. Bölgenin çok özel yaban hayatı, flora ve faunası da madencilik çalışmalarından oldukça olumsuz bir şekilde etkileniyor. Latmos ve dünyada sadece Latmos’un sınırları içerisinde yaşam şansı bulan ‘Latmos kazgagası’ başta olmak üzere mevcut tüm floristik ve faunistik tehdit altında bulunuyor. Latmos’u bütünüyle koruyacak bir statü sağlanması çok önemli ve bir an önce gerçekleştirilmeli, yoksa dünyanın çok değerli doğal ve kültürel miras alanlarından olan Latmos’u ve dünyada sadece Latmos’ta bulunan ‘Latmos kazgagası’nı yakın bir gelecekte maalesef yitirmiş olacağız” dedi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir